Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık Yaşam

Fosforun Faydaları

Fosfor insan vücudunda kalsiyumdan sonra en fazla bulunan elementtir. İnsan vücudu fosfora kemik ve diş oluşumu, beyin fonksiyonlarının sağlıklı işleyişi , enerji üretimi, kalp kasının kasılması, sinir ve kas hareketleri, böbrek işlevleri açısından ihtiyaç duyar. Fosfor ayrıca vitaminlerin kullanımı ile besinlerin enerjiye dönüştürülmesinde yardımcı olarak vücuda yarar sağlar. Fosfat (fosforun %85 kadarı kemikte fosfat formunda depolanır) hücre içi sıvıların ana anyonudur. Fosfatlar dönüştürülebilir olmalarından ötürü, birçok koenzim sisteminin ve metabolizma fonksiyonlarının işlemesi için gerekli bileşiklerle birleşme yeteneğine sahiptir. Fosfatların birçok önemli reaksiyonları özellikle ATP, ADP ve fosfokreatinin işlevleri ile ilişkilidir.

Günlük fosfor ihtiyacı 2 g’dır. Yeterince balık tüketmek fosfor ihtiyacını önemli ölçüde karşılar.

Fosfor eksikliği özellikle kasları ve kemikleri olumsuz yönde etkileyerek kas hücrelerinin zarar görmesine, kasların ve kemiklerin güçsüzleşmesine neden olur.

Sinir- kas ilişkisinde ve beyin fonksiyonlarında aksaklıklara yol açar.

Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık Yaşam

112 Acil (marifetini öğrenin)

*Kaybolanın imdadına ‘112’ yetişiyor*

Türkiye’de iki hafta önce herkesin yüreğini burkan talihsiz bir olay yaşandı. Uludağ’da kayak yaparken yolunu kaybeden gencin donarak hayatını kaybetmesi, bütün ülkeyi üzüntüye boğdu. Cep telefonundan ailesi ve arkadaşlarını aramasına rağmen kayıp gencin yeri ancak 10 saatte tespit edilebilmişti.

Sinyal takibi için savcıdan izin alma mecburiyeti, gecikmeye gerekçe gösterildi. Ancak bütün bunlar yaşanmayabilirdi. Çünkü anında adres tespiti yapılmasına imkân tanıyan bir sistem var. Ama bilinmediği için kimse faydalanamıyor. Herhangi bir sebeple 112 Sıhhi İmdat, 155 Polis İmdat veya 156 Jandarma İmdat’ı sabit hat veya cep telefonuyla ararsanız iki dakika içinde bulunduğunuz nokta belirleniyor. Üstelik savcı izni gibi bürokratik engeller de yok.

Buna imkan tanıyan düzenleme 3 ay önce yasalaştı. 10 Kasım 2008’de yürürllüğe giren Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 31. maddesi, acil numaraları arayan kişiye ait yer tespit bilgisinin, telefon operatörleri tarafından ilgili birime anında aktarılmasını öngörüyor.

Yani Uludağ’da kaybolan Ümit Özgen (21), arkadaşları yerine 112’yi arasaydı, daha çabuk kurtarılabilirdi. Telekomünikasyon Kurumu, konum belirleme imkanının kaybolan kişilerle sınırlı olmadığını vurguluyor. Yangından sağlık sorunlarına, trafik kazasından gasba kadar hangi sebeple olursa olsun acil numarayı arayan
herkese çok kısa sürede ulaşmak mümkün. Bunun için şu numaralardan birini çevirmek kafi: 110 Yangın İhbar, 112 Sıhhi İmdat, 151 Kıyı Emniyeti, 155 Polis İmdat, 156 Jandarma İmdat, 157 İnsan Ticareti Mağdurlarına Yardım ve İhbar Hattı, 158 Sahil Güvenlik, 159 Alo Karayolları, 168 Türk Kızılayı ve 177 Orman Yangın Hattı. Acil aramalar konusunda gündemdeki bir başka proje ise Amerika’da uygulanan tek numara sistemi. Bütün yardım ve ihbar hatlarının 112’de birleştirilmesi planlanıyor. Sistem ilk Antalya’da devreye girecek. Başarılı olunursa ülke geneline yayılacak.

5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununnun 31nci Madde son fıkrası aşağıdaki gibidir:

“(4) Ankesörlü telefon hizmeti kullanıcıları da dahil olmak üzere, kamu kullanımına açık telefon hizmetinden faydalanan kullanıcılar, herhangi bir ücret ödemeden 112 ve Kurumca belirlenen diğer acil çağrı numaralarını çevirerek acil çağrıya cevap vermekle yetkili kuruluşa erişme hakkına sahiptir. Kurumca belirlenen esaslar çerçevesinde işletmeciler ücretsiz olarak, kullanıcıların 112 acil çağrı numarasına ve Kurumca belirlenebilecek diğer acil çağrı numaralarına sunmakta oldukları hizmetin kapsam ve kalitesine uygun olarak erişimlerini sağlamak ve acil yardım talebinde bulunan kullanıcıların yerlerini tespit ederek ilgili kuruluşa bildirmekle yükümlüdür.”

Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık

Cola ile 60 dakikada felakete giden kısır döngü

İç ve Kalp Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, bir bardak Cola’nın 60 dakikada vücuda verdiği zararları anlattı. İşte felakete götüren kısır döngü.

1. İlk 10 dakikada: Kanınıza hemen 10 çay kaşığı kadar şeker girer. Bu normal günlük dozun 100 katı kadardır. Bulantınızın olmamasının nedeni içinde bulunan ‘fosforik asiddir’.

2. İlk 20 dakikada: Kan şekeriniz aşırı şekilde yükselir. Bunun sonucu pankreasınızda aşırı derecede insülin salgılanır ve kan şekerinin fazlası karaciğerde yağ olarak depolanmaya başlar.

3. 40 dakika içinde: Kafeinin tamamı dolaşıma girmiş olur. Kan basıncı yükselir, karaciğerden daha fazla şeker yapılarak kana geçer ve kan şekeri tekrar yükselir.

4. 45 dakika içinde: Beyinde dopamin yapımı artar, mutluluk hissi başlar (eroinin etkisine benzer bir etki meydana gelir.)

5. 60 dakika içinde: Ani açlık hissi oluşur.

6. Tekrar kolaya ve tatlılara saldırısınız.

7. Bu kısır döngü devam ettiği süre karaciğer ve göbek yağlanması artar, vücudun tüm hücrelerinde LEPTİN ve İNSÜLİN DİRENCİ gelişir.

8. Şişmanlık hastalığını başlatmıştır ve bütün dejeneratif hastalıkların nedenidir.

Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

JOHN HOPKINS Hastanesinden Kanser Raporu

1) Herkesin vücudunda kanser hücreleri vardır. Bu kanser hücreleri birkaç milyara kadar çoğalmadıkça standart testlerde görülmezler. Doktorlar kanser hastalarına tedaviden sonra vücutlarında artık kanser hücresi kalmadığını söyledikleri zaman, bu yalnızca kanser hücrelerinin testlerle saptanamayacak düzeyde olduğu anlamına gelir.

2) Bir kişinin hayatı boyunca 6 ile 10 kez kanser hücreleri oluşabilir.

3) Kişinin bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman kanser hücreleri yok edilir ve çoğalarak tümör oluşturmalarına engel olunur.

4) Bir kişide kanser olması, o kişide çoklu beslenme eksikliği olduğuna işaret eder. Bunlar genetik, çevresel, beslenme ve yaşam tarzı faktörlerine bağlı olabilir.

5) Çoklu beslenme eksiklini yenebilmek için diyeti değiştirmek ve ek takviye almak bağışıklık sistemini güçlendirir.

6) Kemoterapi hem hızlı çoğalan kanser hücrelerini, hem de kemik iliğinde, sindirim sisteminde v.s.’deki hızlı büyüyen sağlıklı hücreleri yok eder ve karaciğer, böbrekler, kalp, akciğerler v.s.’de organ tahribatına yol açar.

7) Radyasyon kanser hücrelerini yok ederken; sağlıklı hücre, doku ve organları da yakar, yaralar ve zarar verir.

8) Kemoterapi ve radyasyon başlangıçta tümörün küçülmesine yol açar. Kemoterapi ve radyasyon tedavisinin uzaması tümörün daha fazla yok olmasına yol açmaz.

9) Kemoterapi ve radyasyondan dolayı vücut çok fazla toksin yüklenmesine maruz kalınca, bağışıklık sistemi ya tehlikeye düşer, ya da yıkılır; dolayısıyla kişi çeşitli enfeksiyonlara ve komplikasyonlara yenik düşer.

10) Kemoterapi ve radyasyon kanser hücrelerinde mutasyona neden olabilir ve dirençlerinin artarak yok edilmelerini zorlaştırabilir. Cerrahi işlem de kanser hücrelerinin başka taraflara atlamasına neden olabilir.

11) Kanser hücreleri ile savaşmakta etkili bir yöntem ise onları çoğalmak için ihtiyaçları olan gıdalardan yoksun ve aç bırakmaktır.

KANSER HÜCRELERİ AŞAĞIDAKİLERLE BESLENİRLER:

a- Şeker kanser besleyicidir. Şekeri kesilerek kanser hücrelerinin önemli bir gıdası kesilmiş olur. NutraSweet, Equal, Spoonful v.s. gibi tatlandırıcılar zararlı olan Aspartam ile yapılırlar. Daha iyi bir tatlandırıcı Manuka balı veya molastır, ama az miktarda alınmalıdırlar. Sofra tuzunda beyazlatıcı olarak kimyasallar bulunmaktadır. Daha iyi bir seçenek Bragg’in aminosu veya deniz tuzudur.

b- Süt vücudun, özellikle sindirim sisteminde, mukus üretmesine neden olur. Kanser mukusla beslenir. Süt yerine tatlandırılmamış soya sütü tüketilerek kanser hücreleri aç bırakılabilir.

c- Kanser hücreleri asit ortamda gelişirler. Et temelli diyet asittir ve sığır eti veya domuz eti yerine bol balık ve az tavuk eti yemek en iyisidir. Ette, özellikle kanserli kişilere zararı olan, canlı hayvan antibiyotikleri, büyüme hormonları ve parazitleri bulunur.

d- %80 taze sebze ve meyve suyu, kepekli tahıllar, tohumlar, nohutgiller ve biraz meyveden oluşan bir diyet vücudu bazik (alkali) ortamda tutar. %20 de fasulye içeren pişmiş gıdalardan oluşabilir. Taze sebze suları kolayca emilip 15 dakika içinde hücre düzeyine ulaşabilen ve sağlıklı hücreleri besleyen ve çoğalmalarını hızlandıran canlı enzimler içerirler. Sağlıklı hücre üretimi için gerekli olan canlı enzimlerin sağlanması amacıyla, taze sebze (sebzelerin çoğunluğu ve fasulye filizi) yiyin veya suyunu için ve günde 2-3 kez çiğ sebze yiyin. Enzimler 40o C’de yok olurlar.

e- Yüksek kafein içerikli kahve, çay ve çikolatadan uzak durun. Yeşil çay daha iyi bir seçenektir ve kanserle savaşan özellikleri vardır. Bilinen toksinler ve ağır metaller içeren musluk suyu yerine arıtılmış veya filtrelenmiş su içiniz. Damıtılmış su asittir, kaçınılmalıdır.

12) Et proteininin sindirimi zordur ve çok sindirim enzimi ister. Bağırsaklarda duran sindirilmemiş et çürür ve daha çok toksin birikimine neden olur.

13) Kanser hücrelerinin duvarları sert protein ile kaplıdır. Et yemekten kaçınarak veya azaltarak, kanser hücrelerinin protein duvarlarına saldıran enzimler daha çok açığa çıkar ve vücudun öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmelerini sağlar.

14) Bazı destek maddeleri (IP6, Flor-ssence, Essiac, anti-oksidanlar, vitaminler, mineraller, EFA’lar v.s..) bağışıklık sistemini güçlendirerek, vücudun kendi öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmesine yardımcı olur. E vitamini gibi diğer destek maddelerinin de, vücudun hasarlı, istenmeyen veya ihtiyaç olmayan hücrelerin atılmasının normal yolu olan, apoptoziz veya programlanmış hücre ölümüne yardımcı olduğu bilinmektedir.

15) Kanser zihinsel, bedeni ve ruhsal bir hastalıktır. Öngörülü ve olumlu bir ruh kanser savaşçısını muzaffer yapar. Öfke, affetmezlik ve acı bedeni stresli ve asitli bir ortama sokar. Seven ve affeden bir ruha sahip olmayı öğrenin. Sakin olmayı ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenin.

16) Kanser hücreleri oksijenli ortamda gelişemezler. Günlük egzersizler ve derin nefes alma hücre düzeyine kadar daha fazla oksijen alınmasına yardımcı olur. Oksijen terapisi kanser hücrelerini yok etmek için diğer bir yöntemdir.

JOHN HOPKINS HASTANESİ’NDEN KANSER GÜNCELLEMESİ

1) Mikrodalga fırına plastik kap koymayınız.

2) Dondurucuya su şişesi koymayınız.

3) Mikro dalga fırınına plastik ambalaj koymayınız.

4) John Hopkins Hastanesi bunu yakın bir zamanda bülteninde yayınlamıştır. Bu bilgi Walter Reed Ordu Tıp Merkezi tarafından da yayınlanmaktadır. Dioksin kimyasalları kansere, özellikle de göğüs kanserine, neden olmaktadır. Dioksinler vücudumuzun hücreleri için son derece zehirlidir. Plastik şişelerdeki suyu dondurmayınız, çünkü bu plastiğin içindeki dioksinin salınmasına neden olur. Castle Hastanesi Sağlıklılık Programı Yöneticisi Dr. Edward Fujimoto bu sağlık tehdidini anlatmak için yakınlarda bir televizyon programına çıktı. Dioksinleri ve bizim için ne kadar kötü olduklarını anlattı. Plastik kaplar içindeki yiyeceklerimizi mikrodalga fırınlarda ısıtmamamız gerektiğini söyledi. Bu özellikle de yağlı yiyecekler için geçerli. (İngilizce metndeki fat sözcüğünün gerçek anlamı hayvansal yağdır.) Söylediğine göre yağ, yüksek sıcaklık ve plastik kombinasyonu dioksinin gıdaya geçmesine ve sonunda vücudumuzun hücrelerine ulaşmasına neden olmaktadır. Bunun yerine kendisi yemekleri ısıtmak için Corning Ware, Pyrex gibi cam kaplar veya seramik kaplar kullanılmasını tavsiye etmektedir. Yani hazır yemek ve çorbalar ısıtılmadan önce ambalajından çıkarılıp uygun kaplara konulmalıdır. Kağıt uygundur, ama kağıdın içinde de ne olduğu bilinmemektedir. Sıcaklığa dayanıklı cam kap kullanmak daha güvenlidir. Kendisi yakın bir zamanda fast food restoranlarının plastik köpük kaplardan kağıt kaplara döndüğünü de hatırlattı. Nedenlerden bir dioksin sorunuydu. Kendisi plastik ambalaj malzemesi ile örtülmüş yiyeceklerin mikrodalga fırında pişirilmesinin aynı derecede sakıncalı olduğunu da söyledi. Yiyecekler radyasyona maruz kalıp ısınıca, yüksek sıcaklıkta plastiğin içindeki zehirli toksinler eriyip yiyeceklerin üstüne damlamaktadır. Yiyecekler plastik yerine kağıt havlu ile örtülebilir.

Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık

Kalp Krizi ve Sıcak Su!

Çinliler ve Japonlar yemeklerinden sonra soğuk su değil sıcak çay içerler.

Belki biz de yemekten sonra sıcak bir şeyler içme alışkanlığımızı onlardan edindik.

Eğer yemeklerden sonra soğuk şeyler içiyorsanız bu yazı size hitap ediyor. Yemekten sonra soğuk bir şeyler içmek sizi rahatlatabilir.

Ancak tükettiğiniz soğuk su katılaşarak yağlı bir madde haline döner ve yavaş bir şekilde sindirilir. Bu asitli tepkime bozularak bağırsakta katı
maddelerden daha hızlı bir şekilde emilir. Bir kısmı bağırsağa yapışır.

Kısa bir süre sonra tamamen yağ haline döner ve kansere yol açar.

Yemekten sonra sıcak su veya çorba içmek en iyisidir.

Kalp krizi hakkında önemli birkaç bilgi..

Kalp krizi belirtisi her zaman sol kolun uyuşması değildir. Çenedeki şiddetli ağrıların da farkında olun.
İlk göğüs ağrınız kalp krizi sırasında gerçekleşmez. (Daha önce mutlaka göğüs ağrınız olmuştur) Mide bulantısı ve şiddetli terleme de önemli kalp
krizi belirtilerindendir.
Kalp krizi geçiren insanların %60 ı uyurken ölür.

Göğüsteki ağrılar sizi uykudan uyandırabilir. Lütfen dikkatli olun ve olanların farkına varın.

Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

Msg nedir? (Mono sodyum glutamat)

MSG adında bir yiyecek katkı maddesi var.

MONO SODYUM GLUTAMAT

Yiyeceklere katıldığında, o yiyeceğin tadının beyin tarafından güzel olarak algılanmasını sağlıyor. Tatlı, tuzlu, acı fark etmiyor. Hangi yiyeceğe katılırsa lezzetliymiş gibi geliyor. O yüzden gıda üreticilerinin bir çoğu MSG’yi karlı olduğu için kullanıyorlar.

MSG ZARARLI MI ?

Bu madde Nörotoksin. Sinir hücrelerine zarar veriyor. Merkezi sinir sistemi tahribatı ve buna bağlı olarak ALZHEİMER, PARKİNSON, HUNTİNGTON hastalıkları, SARA (Epilepsi) Retinal dejenerasyon (Göz retina tabakası hasarı) Yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite. Büyüme hormonu baskılanması. Pankreas hasarı insülinde artış, ve buna bağlı diyabet.

Böbrek ve karaciğerde ciddi hasarlar. Bu madde hamilelerde plasenta bariyerini geçebiliyor, anne karnındaki bebek de aynı tahribatlara maruz kalıyor.

Özellikle çocuklarımızın hatta büyüklerin de çok severek yediği CİPS’lerde çok kullanılmakta. Hazır köfte harçları, Et suyu tabletleri, Hazır çorbalar, Dondurmalar, renkli yoğurtlar ve benzeri bir çok üründe var.

Şimdi diyeceksiniz ki, Madem bunca zararı var, neden kullanıyorlar?.

Küreselleşen dünyada, ticaret de küreselleşti. Küresel ticaret devleri insaf, merhamet gibi duygularla asla çalışmaz. Onların amacı çok kar etmek, çok daha büyümektir.

Bu mamuller, al benisi olan renklerde ve janjanlı ambalajlarda sunulur. Televizyon, gazete ve duvar reklamlarında onlara sıkça rastlarsınız.

Sadece maddesel tadıyla değil, görsel yollar ile de beyinlerimize kazınır adeta.

Basit bir hesap yaparsak ucuz zannedilen bu ürünleri çok pahalıya tükettiğimizi görürüz.

Mesela Cips. Semt pazarlarında 3 kg . patatesi 1 TL ye alabilirsiniz. Oysa ki 50 gram CİPS 1 liradır.

Yani 1 kg . Cipsi, 20 ytl.den tükettiğimizin farkında bile değiliz.

Olumsuz etkileri de cabası. Bu mamulleri üretenler! Kendi ürettiklerini asla yemezler, içmezler. Onların gıdaları organik ve doğaldır.

Son zamanlarda organik tarım yapan çok güçlü özel şirketler türedi, burada itina ile yetiştirilen ürünleri semt pazarlarında göreniniz var mı?

Ben henüz rastlamadım.

Gelelim genel sağlık boyutuna; Son 25 yıla dikkatle göz atacak olursak, çocuk yaşta diyaliz cihazına bağlı yaşamaya mahkum edilenler, çok küçük yaşta şeker hastalığı ile tanışan çocuklar, obez çocuklar, asabi çocuklar, 9-10 yaşında buluğ çağına girenler, çeşitli nedenlerle engelli doğanlar ve bu sayının ülke nüfusunun % 12’sine çıkması ve benzerleri.

Ve sizlerinde aklınıza gelebilen yeni hastalıklar. Hastalıkları üretenler, ilaçlarını da ihmal etmediler. Bu da madalyonun diğer karlı yüzüdür. Karbondioksitli meşrubatlardan, sakıncalı hazır gıdalara varana kadar bir çok yerde çeşitli uyarılar yazıldı, çizildi.

Durumun ciddiyetini anlayabilenimiz var mı?

Kategoriler
Genel Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

Tüm Hastanelere Tek Telefon

TANIDIĞINIZ HERKESE İLETMEYE ÇALIŞIN…

TÜM HASTANELER TEK TELEFON == 444 0 911

Tüm hastaneler Türkiye’nin her yerinden ulaşılabilen tek bir numarada birleştiler. Cep telefonunuzdan ararsanız bulunduğunuz ilin alan kodu ile aramanız gerekiyor.

Mesela İZMİR’ de 0232 444 0 911

Bu telefonu aradığınızda en yakın Ambulans olay yerine gönderiliyor. Kaydediniz.

Kategoriler
Apple Bilişim Gerekli Bilgiler İnternet Linux Sağlık Teknoloji Windows

3G den uzak durun

Bu ateşi elinize almadan düşünün!

İsveç’te, 3G’de bulunan 3 UMTS sistemini test etmişler.

İnsan vücudu üzerinde çok önemli zararları olduğunu görmüşler.

Bu ateşi elinize almayın, geleceğinizi yakmayın! Prof. Dr. Selim Şeker anlatıyor.

3G geldi! Reklâmlar aracılığı ile ortada bir bayram havası var… Reklâm sloganı “merak etmiyor musun” diyor. Biz merak ediyoruz ama geleceğimizi! Sağlık sorunları göz önüne alındığında kazandıracak mı, yoksa kayıplar mı artacak?

Tehlikeli Oyuncak” kitabının yazarı, Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölüm Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Şeker sorularımızı yanıtladı.

3G ne anlama geliyor?

“3G, kablosuz sistemlerin yani hücresel ağ sisteminin en gelişmişi. Önceden tanıdığımız 1G ve 2G’ye göre çok büyük yenilikleri var. Şu ana kadar sesli iletişim aracı olarak kullandığımız cep telefonunda, artık görüntü, bilgi aktarımı, sayısal veriler, TV, faks, internet, medya haberciliği gibi büyük iletişim kolaylığı getiriyor.”

Çevre ve insan sağlığı üzerinde ne gibi etkileri olacak?

“Bu sistemde iletişim aracı olarak kullandığımız, bir odayı dolduran bütün elektrik aksamını bir telefona soktular. Maalesef para kazanırken çevre ve insan sağlığını hiç düşünmüyorlar. Bu teknoloji ile beraber bugüne kadar 1 baz istasyonu olan yerde, artık 9 tane baz istasyonu olacak! Yani baz istasyonu sayısı çok artacak. İngiltere’de 3G ile beraber baz istasyonu sayısı 50.000–70.000 civarında artış göstermiş.

Daha çok baz istasyonu; daha çok radyasyon, daha çok manyetik kirlilik demek! 3G hem insan hem de çevre sağlığı açsından büyük riskler içeriyor.

İsveç’te, 3G’de bulunan 3 UMTS sistemini test etmişler. İnsan vücudu üzerinde çok önemli zararları olduğunu görmüşler.

TV istasyonunda çalışan kişiler, çalıştıkları ortama girince bir ağırlık ve baş ağrısı hissederler, yoğun stres yaşarlar. Bunun sebebi o istasyonda bulunan a! lıcı ve vericilerdir.

Bazı alışveriş merkezlerine giren insanlar da rahatsızlık duyarlar, rahat nefes alamazlar, kalp hastaları daha fazla rahatsız olur. Bunun sebebi de o alışveriş merkezinde bulunan baz istasyonlarının sebep olduğu kuvvetli radyasyondur.

2G’nin DNA’yı olumsuz etkilediği, kansere sebep olduğu birçok ülkede yapılan bilimsel araştırmalarla kanıtlandı. Bu araştırmaların çoğunu Tehlikeli Oyuncak kitabımda açıklamıştım. Eylül ayında Hayykitap’tan yayımlanacak ikinci kitabımda da son araştırmaları açıklayacağım!”

Çocukların geleceğini nasıl etkileyecek?

“Baz istasyonuna ilk 300 m mesafede oynayan çocukların, diğer çocuklara oranla %500 daha fazla kanser olma riski taşıdıkları yine bilimsel araştırmalarla kanıtlandı. Okul, hastane, park gibi alanların çevresinde kesinlikle baz istasyonu ve yüksek gerilim hattı bulunmaması gerekiyor. Bizim ülkemiz maalesef bu konuda da gariplikler ülkesi! Birçok hastane, park ve okul çevresi baz istasyonları ile çevrili.

Anne ve babalar cep telefonunu çocuklara ödül olarak kesinlikle vermemeli! Çünkü bu ödül değil, onların hayatıntan sağlıklarını çalan ölümcül bir alet!

Dikkat edin baz istasyonlarında örümcekler yaşamaz, kuşlar da çevresine yuva yapmaz! Elektromanyetik kirlilik hayvanları ve doğal hayatı da çok olumsuz etkiliyor. Yeni sistem doğal hayatı tehdit ediyor!”

Hangi hastalıklarda artışlar görülecek?

“Kalp ameliyatı geçirmiş olanlar İstanbul gibi büyük metropollerde yaşayamaz hale gelecek.

Alerji vakalarında büyük artışlar gözlenecek. İsveç’te yapılan bir araştırmada 3G sisteminin gelmesinin ardından alerji vakalarından büyük artış gözlenmiş.

Almanya’da yapılan bir araştırmada da çocuklarda erken ergenlik ve obezite, kadınlarda menopoz sorunlarında artışlar ortaya çıkmış.”

Peki, hem çevre hem de insan sağlığını korumak için çözüm ne?

“Cep telefonlarının mümkün olduğunca az kullanılması gerekiyor. Çünkü sağlığa tamir ed! ilemeyecek derecede büyük zararlar veriyor. Mevcut sistem insanları korumuyor.

Sigara konusunda devlet ve toplum çok geç uyandı ama artık büyük hassasiyet gösteriliyor. Çok geç olmadan cep telefonu konusunda da aynı hassasiyetin gösterilmesi gerekiyor. Bunun için, sivil toplum örgütlerine, devlete ve özellikle telefon kullanan vatandaşlara büyük görev düşüyor.”

Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

Kolesterol oyunları

260 Kolesterol iyidir ile başladık.
İlaç satışları düştükçe, sağlıklı yaşam için gerekli kolesterol miktarı da düşürüle, düşürüle 120 ye indi.Baktılar bu da satışları arttırmaz oldu, Şimdi diyorlar ki; Statinler (Kolesterol ilaçları) Alzhaimer’i önlüyor.
Oysa bu konuda tek bir araştırma yok..

Unutmayın metabolizma erkeklik hormonunu kolesterolden yapar – Prof. Dr. Cankat Tolunay (05.05.2008 ATV Muhabir programı)
Statinler tüm vücudu koruyor. Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU (28.09.2005 Hürriyet) !!!

Kolesterol İcat edilmiş bir hastalıktır – Shane Ellison
Kolesterolümüzün yükselmesinden çok korkuyoruz. Çünkü diyetisyenler ve hekimler, basın-yayın organlarında, kolesterolün kalp ve damar hastalıklarına neden olduğu yönünde hemen her gün bizi uyarıyor. Ancak sesleri diğerlerinin arasında kaybolsa da aksini iddia eden uzmanlar da var.. Yüksek kolesterolün, söylendiği gibi sağlığımız için tehlike oluşturmadığını söylüyor, hatta kandırıldığımızı iddia ediyorlar. Geçtiğimiz günlerde ‘Bir Masalmış Kolesterol’ adlı kitabı Türkçede yayımlanan Shane Allison, aslında bir hastalık tanımlandıktan sonra onunla ilgili bir ilacın yapılması gerektiğini belirtiyor ve şöyle diyor: ‘Kırmızı pirinç mayası denen mantarın, kolesterol düşürücü etkisi olduğu keşfedilince ilaç endüstrisi sırf ilacı satmak için insanları yüksek kolesterolün bir hastalık olduğuna inandırdı. Önce ilacı yaptılar, sonra hastalığı icat ettiler.’ Benzer görüşleri Türkiye’de dillendirenler de var. Prof. Dr. Ahmet Aydın ve biyolog Mevlüt Durmuş bunlardan ikisi. Bu üç uzmanla kolesterol üzerine yaptığımız röportaj, hiç duymadığınız bilgi ve yorumları içeriyor.
Kolesterolümüzün, uzmanların yaşımıza ve cinsiyetimize göre belirlediği değerlerin üzerine çıkmasından fena halde korkuyoruz. Çünkü yüksek kolesterolün damar tıkanıklıklarına ve kalp rahatsızlıklarına sebep olduğu yönünde, yayın organlarında hemen her gün bir uzman uyarısı ile karşılaşıyoruz. Sesleri, kolesterolü yükseltecek gıdalardan şiddetle kaçınmamız gerektiğini söyleyenler kadar çıkmıyor; ancak aksini iddia eden uzmanların sayısı da hızla artıyor. Kolesterolün yüksek olmasının sağlık için bir tehlike oluşturmadığını, hatta ticarileşen tıbbın, ilaç tüketimi için icat ettiği bir hastalık olduğunu söylüyorlar. Kitaplar yazıp, sanal ortamda seslerini yükseltiyorlar. Geçtiğimiz günlerde Hayy Kitap’ın ‘acil serisi’ dizisinden çıkan ‘Bir Masalmış Kolesterol’ adlı kitabı buna bir örnek. Kitapta, yükselecek diye ödümüzün koptuğu kolesterol ile ilgili ilginç iddialar öne sürüyor, organik kimya uzmanı Shane Ellison. Kitabın yayınını fırsat bilerek, sentetik tıbbı terk edip bağımsız bir araştırmacı olarak çalışan Shane Ellison ile bir söyleşi yaptık, kendisinden pratik öneriler aldık. Kolesterol ile yaygın kanıların aksine tezleri ile bilinen Prof.. Dr. Ahmet Aydın’a ve biyolog Mevlüt Durmuş’a mikrofonumuzu tuttuk. İşte kolesterol ile ilgili pek sık duyamayacağınız türden açıklamalar…

Senelerdir kolesterol ile ilgili olarak kandırıldığımızı yazıyorsunuz. Peki, bu ‘kandırmaca’ neden?
Çünkü sadece karlarını düşünüyorlar. ‘Bir Masalmış Kolesterol’ kitabımda gösterdiğim gibi, sağlık mafyası hem toplumu hem de doktorları kandırmak için istatistik cambazlığı yapıyor. Kendi yazdıkları -veya yazdırdıkları- yazılar uzmanlar tarafından yazılmış gibi gösteriliyor. Her iki taktik de kolesterol düşürücü ilaçlar ve kalp hastalığı hakkındaki gerçekleri gizliyor. Kitabımdaki gibi gerçeklerle karşılaşıldığında, ilaçlar olmadan da kalp hastalığından korunabileceğimizi görüyoruz.

Doktorların ‘kötü’ dediği LDL-kolesterolün kötü olmadığını söylüyorsunuz. Kolesterol ve LDL-kolesterol nedir?
Kolesterol vücutta en bol bulunan steroid moleküllerden biridir. Birkaç görevi vardır. Hücre zarını bir arada tutar. Miyelin kılıfını oluşturan parçalardan biri olarak beynin çalışmasına yardımcı olur. Bizi viral ve bakteriyel enfeksiyonlardan korur. Hormon seviyemizi düzenler. Tüm bu görevleri yerine getirebilmek için kolesterol 100.000 mil uzunluğundaki arterler boyunca ‘lipoproteinler’ tarafından taşınmalıdır.. En önemli lipoproteinlerden biri de düşük-yoğunluklu-lipoprotein (LDL)‘dir. Temel görevi ihtiyaç duyduğumuz kolesterolü vücudun çeşitli parçalarına dağıtmaktır. LDL-kolesterol olmasaydı ölürdük.. Kitabımda da gösterdiğim gibi, LDL-kolesterol düştüğünde sağlığımız da çöküyor; fikir liderleri bize ne söylüyorlarsa tam tersi!

Peki, dediğiniz gibi kolesterol bu kadar faydalı bir molekülse, neden uzmanlardan aksini duyuyoruz?
Çünkü ilaç endüstrisinin kolesterolü düşürecek bir ilacı var. Kolesterol düşürücü ilaçların ortaya çıkmasından itibaren (1970 senesi civarında), insanların kafasına vura vura ‘yüksek kolesterol kalp hastalığına sebep olur’ mesajı verilmekte. Aslında bir hastalık tanımlandıktan sonra onunla ilgili bir ilacın yapılması beklenir. Fakat bu örnekte bunun tam tersini görüyoruz… Kırmızı pirinç mayası denilen mantarın, doğal ortamında istilacılarına zehir olarak ürettiği bir salgının kolesterol düşürücü etkisi olduğu keşfedildi. İlaç endüstrisi insanlar üzerinde de aynı etkiye sahip olduğunu gördü. Böylece bunu izole edip kendileri üretmeye başladılar. Artık, ilacı sa tmaları için yapmaları gereken tek şey insanları kolesterolün tehlikeli olduğuna, yani yüksek kolesterolün bir hastalık olduğuna inandırmaktı. Bu mesajı yeteri kadar yaydıklarında insanlar ilaçları kullanmaya başladı. Önce ilacı yaptılar, sonra hastalığı icat ettiler.
Kolesterol ilaçlarının etkisiz olduğunu gösteren bir bilimsel kanıt var mı?
Hem de tonlarca… Statinlerle ilgili yapılmış bilimsel araştırmalara topluca ‘kolesterol düşürücü ilaç deneyleri’ deniyor. Kitabımı okuyanlar, bu araştırmalarda, ilaçların faydasının görülmeyip tehlikelerinin belgelendiğini öğrenecekler. Bu gerçeklerin doktorlardan ve toplumdan nasıl saklandığını da!
Kolesterol dediğiniz gibi suçlu değil de masum ise kalp hastalığına aslında neler sebep oluyor?
Hareketsiz bir hayat sürmek, yeteri kadar C vitamini almamak, güneşe yeteri kadar çıkmamak, çok fazla şeker ve yapay tatlandırıcı yemek gibi alışkanlıkların tümü kalp hastalığına sebep olabilir. ‘Bir Masalmış Kolesterol’, kalp hastalığını önlemek için, ilaç kullanmaksızın yapabileceğimiz şeyleri de gösteriyor. Kardiyovasküler sağlığımızı korumak için en önemli şeylerden biri hareketli bir hayat sürmek. Düzenli ve hafif spor yapmak genel sağlığımızı korumak için yapabileceğimiz en iyi şey. Hareketsiz kalmak, vücudumuza, ona artık ihtiyacımız olmadığı mesajını veriyor.
‘Şeker, vücudumuzun bir numaralı düşmanı’ diyorsunuz. Gerçekten bu kadar kötü mü?
Sükroz, früktoz, yüksek früktozlu mısır şurubu (nişasta bazlı sıvı şeker) formundaki şekerler ve aspartam, sukraloz gibi yapay tatlandırıcılar en kötü şeyler arasında. Bunlar vücudumuzda obezite, diyabet, kalp hastalığı hatta kansere davetiye çıkaran bir ortam oluşturuyorlar.
Kalp-damar hastalıklarını önlemede bize yardımcı olacak, önereceğiniz yiyecekler var mı?
Kalp hastalığını önlemek için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri işlenmemiş, rafine edilmemiş, fabrikadan çıkmamış yiyeceklere yönelmek olmalı. ‘Yiyecek bir kutudan veya ambalajdan çıkıyorsa uzak durun’ diyorum kısaca. Kalbi korumak için yenebilecek en güzel gıdalar doğal ortamda otla beslenmiş dana-sığır eti, brokoli, karnabahar, yumurta (doğal ortamda yaşayan tavuk yumurtası), çilek, ahududu, böğürtlen gibi meyveler ve ıspanak…

Yakın zamanda Türkçeye çevrilecek başka bir kitabınızın daha olduğunu duyduk, öğrenebilir miyiz?
Health Myths Exposed (Sağlık Efsaneleri İfşa Ediliyor) isimli kitabım eylülde yine Hayy Kitap tarafından basılacak. Kitabın farklı bir ismi olabilir, onu şu anda net söyleyemiyorum. Bu türden kitaplar, yeni bir harekete yol açıyor. Aşırı bir şekilde artmış bulunan hastalıklardan ve tehlikeli ilaçlardan uzak durmaya çalışan insanlar var artık. Bu hareket, Türkiye’de de yayıldıkça, reçeteli ilaçlar olmadan da sağlıklı yaşamaya çalışan insanların sorularına cevap niteliğinde kitaplar da artacaktır. 45’inden sonra kolesterol zaten yükselir

Kolesterolün, yaygın kanının dışında zararlı olmadığı öne sürülüyor, siz ne diyorsunuz?
Kolesterolün zararlı olduğu yönündeki yaygın bilginin bir masal olduğu görüşüne katılıyorum. Şöyle ki: Size bir bardak su getirsem ve ‘içindeki bileşenler zararlıdır’ desem tepkiniz muhtemelen sıvının ne olduğunu anlama yönünde olurdu. İçinde ne olabilir, H2O olabilir ya da hidrojen peroksit H2O2 olabilir ki o da sıvıdır. İlki hayat verir, ikincisi öldürür. Kolesterol konusunda yapılan saçmalık, verdiğim örneğe benzer şekilde, bardakta ne olduğu söylenmeden size sıvının zararlı olduğunun söylenmesidir. Kolesterolün zararlı olduğu yönündeki yaygın teoride, yöntem yanlış, matematiksel ve mantıksal değil.

Öyleyse neden bize sürekli kolesterolden kaçınmamız gerektiğini söyleyen görüş hakim?
Bu kaçınılmaz. Dünyadaki 8 milyar insanın 45 yaşından sonra en az yüzde 30 ila 40’ında kolesterol yükselmek zorunda. Eğer kolesterolün yüksek oluşunu bir hastalık olarak gösterip bunu düşürecek bir alternatif gösterecek olursanız, sürekli ve muazzam bir para kazanırsınız.. Kardiyologlar ölüm oranları ile kolesterol yüksekliği arasındaki ilişkiye asla girmezler. Çünkü yaşlılarda kolesterol düzeyi yükseldikçe ölüm oranı azalır. Yüksek kolesterol zararlı diyen uzmanların söylediklerinin tam tersi bir durum yani.

Kolesterolün düşük tutulması gerektiği yönündeki yaygın kanıya siz neden katılmıyorsunuz?
Organizmada bazı moleküller yükseliyorsa bu, bir hastalıkla ilişkilidir. Mesela bir enfeksiyonda kandaki lökosit sayınız artar, ateşiniz yükselir. Doktor size ‘Kandaki lökosit sayınız sizi hasta etti’ demez, ‘Hastalığınızdan dolayı lökosit sayınız arttı’ der. Enfeksiyona neden olan bakteriyi verdiği ilaçla öldürür ve lökosit sayısı normale iner. Aynı mantık kolesterol için de geçerlidir. Kolesterolün yüksekliğini hiçbir hastalıkla ilişkilendiremediler. Bu yüzden de doğrudan kolesterolü hedef aldılar. İlaç tüketimine dayalı sistem işliyor

Yaygın bir kanaat var, ‘kolesterolümüz düşükse sağlıklıyız ve kalp rahatsızlıkları açısından risk altında değiliz’ şeklinde. Siz bunun doğru olmadığını söylüyorsunuz, neden?
Bir yığın araştırma var, kolesterolü ortalamadan düşük olanların başka hastalıklara çok daha fazla yakalandıkları yönünde. Ancak bunları söylemek size ticari açıdan bir şey kazandırmaz, kaybettirir. O yüzden ibre daha çok kolesterol karşıtı kampanya yürütenler lehinde çalışır.
Tıbbın ticari bir faaliyete dönüştürülmesinden mi kaynaklanıyor bu?
Sanayiciler artık ciddi yatırımlar yapıyorlar. Çünkü çok büyük bir rant var ortada. 1960’lara 70’lere kadar bu böyle değildi, tıp safiyane amaçlarla yapılıyordu. 40 yıldır ilaç tüketimine dayalı bir anlayış ve sistem geliştiriliyor. İlaç sanayii, hastalığı değil, belirtilerini yok edecek ilaçlara yöneldi. Mesela başınız ağrıyorsa onun gerçek nedenini bilmeyi değil, ağrısını dindiren ilaçlar vermeyi öneriyor tıp. Sebebi bilinip tedavi edilecekken migrenin 50 bin çeşidi üretilir, bunların yüzlerce ilacı çıkar. Hastalar bu ilaçları kullanır, ağrıları yıllarca devam eder. İşte ilaç sanayiinin de aradığı budur. Kolesterol ilacı da kullanmak tam bir abonelik sistemidir, 40 yıl kullanırsınız.

Kolesterolün düşürülmesinde kullanılan ‘statin’lerin zararlı olduğu iddiasına ne diyorsunuz?
Mesela vücudunuzda enerji santralı olan bir madde vardır ve bunu bu ilaçlar tahrip eder. Bu ilaçları kullananlar zaten halsizlikten şikayet ederler. Bütünüyle emin değiliz, ama teorik olarak baktığımızda kansere de sebep olma ihtimali var. Diyorlar ki ‘madem öyle ispat edin’. Asıl siz bu ilacın zararsız olduğunu ispat etmek durumundasınız. Ve bunu ispat etmek için trilyonlar harcamanız gerekir.
Vücutta mikropsuz bir iltihap vardır. Vücut bunu kolesterol ile tamir etmeye çalıştığı için kolesterol oranını yükseltir. Kolesterol bir tamir materyalidir orada. Bu, bir yangın mahallindeki itfaiyeyi görünce ‘itfaiye yangın çıkarıyor’ demenize benzer. Çünkü bundan büyük paralar kazanılıyor. Tıpta bu kadar ilerleme ve kolesterollü gıdaların tüketiminde büyük bir azalma varken neden koroner kalp rahatsızlıklarında muazzam bir artış var?

Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

BRAIN DAMAGING HABITS (Beyine zarar veren alışkanlıklar)

1. No Breakfast (Kahvaltı etmemek)
People who do not take breakfast are going to have a lower blood sugar
level. This leads to an insufficient supply of nutrients to the brain
causing brain degeneration.

(Kahvaltı etmeyen kişiler, düşük bir kan şekeri seviyesine sahip olur. Bu durum beyin için yetersiz besin tedarik edilmesine ve sonunda beyin dejenerasyonuna yol açar.).

2 . Overeating (Aşırı yeme)
It causes hardening of the brain arteries, leading to a decrease in mental
power.
(Beyin arterlerinin sertleşmesine neden olarak, zihin gücünün azalmasına yol açar).

3. Smoking (Sigara içmek)

It causes multiple brain shrinkage and may lead to Alzheimer disease. (Çoklu beyin büzülmesine neden olur ve Alzheimer hastalığına yol açabilir).

4. High Sugar consumption (Yüksek şeker tüketimi)

Too much sugar will interrupt the absorption of proteins and nutrients causing malnutrition and may interfere with brain development.
(Çok fazla şeker proteinlerin ve besinlerin emilmesini durdurur ve dengesiz beslenmeye neden olur ve beynin gelişmesine engel olabilir.)

5. Air Pollution (Hava kirlenmesi)

The brain is the largest oxygen consumer in our body. Inhaling polluted air decreases the supply of oxygen to the brain, bringing about a decrease in brain efficiency.
(Beyin vücudumuzda en çok oksijen tüketen organdır. Kirli havanın teneffüs edilmesi, beyne giden oksijeni azaltır ve beynin veriminde düşüş yaratır).

6 . Sleep Deprivation (uyku yetersizliği)

Sleep allows our brain to rest. Long term deprivation from sleep will accelerate the death of brain cells.
(Uyku beynimizin dinlenmesini sağlar. Uykudan uzun vadeli yoksunluk beyin hücrelerinin ölmesini hızlandırır.)

7. Head covered while sleeping (Uyurken kafayı örtmek)

Sleeping with the head covered increases the concentration of carbon dioxide and decrease concentration of oxygen that may lead to brain damaging effects.

(Kafayı örterek uyumak, karbondioksit konsantrasyonunu arttırır ve beyne hasar veren etkilere yol açabilir.)

8. Working your brain during illness (Hastalık sırasında beyni çalıştırmak)
Working hard or studying with sickness may lead to a decrease in effectiveness of the brain as well as damage the brain.

(Hasta iken çok çalışmak veya öğrenmek beyin etkenliğinin azalmasına yol açabilir ve ayrıca beyne hasar verebilir.)

9. Lacking in stimulating thoughts (Uyarıcı düşüncelerde eksiklik)
Thinking is the best way to train our brain, lacking in brain stimulation thoughts may cause brain shrinkage. Crosswords and Sudoku provide good exercises.

(Düşünmek beyin jimnastiği için en iyi yoldur, beyni uyaran düşüncelerin eksikliği beyin daralmasına yol açabilir. Çapraz bulmaca ve Sudoku iyi egzersiz sağlar.)

10. Talking Rarely (Az konuşmak)
Intellectual conversations will promote the efficiency of the brain.

(Zihinsel sohbetler beynin etkinliğini geliştirir.)

THE MAIN CAUSES OF LIVER DAMAGE ARE:
(Karaciğer hasarının ana nedenleri

1. Sleeping too late and waking up too late.
Çok geç uyuma ve çok geç kalkma.)

2. Not urinating in the morning.

(Sabahları çiş yapmamak)

3. Too much eating.
(çok fazla yemek)

4. Skipping breakfast.
(Kahvaltıyı atlamak)

5. Consuming too much medication.
(Çok fazla ilaç tüketmek)

6. Consuming too much preservatives, additives, food coloring, and artificial sweetener.
(Çok fazla koruyucu, gıda katkısı, gıda boyası ve yapay tatlandırıcı tüketmek)

7. Consuming unhealthy cooking oil. (Sağlıksız pişirme yağı tüketmek)
As much as possible reduce cooking oil use when frying, which includes even the best cooking oils like olive oil. Do not consume fried foods when you are tired, except if the body is very fit.
(İçinde en iyi pişirme yağı olan zeytinyağı bile olsa, kızartma yaparken mümkün olduğunca pişirme yağını azaltın. Yorgun olduğunuzda, eğer vücudunuz formda (zinde) değilse kızarmış gıdalar tüketmeyin.)

8. Consuming raw (or overly done) foods also adds to the burden of liver.
Veggies should be eaten raw or cooked 3-5 parts. Fried veggies should be
finished in one sitting, do not store.
[Çiğ (veya fazla pişmiş) gıdaların da tüketilmesi karaciğere ağır yük olur. Sebzeler çiğ veya 3-5 kısım pişirilerek yenmelidir. Kızarmış sebzeler bir öğünde bitirilmeli, saklanmamalıdır.]

THE TOP FIVE CANCER CAUSING FOODS ARE:
(Kansere en çok neden olan 5 gıda)

1. Hot Dogs (Sosisli sandviç)

Because they are high in nitrates. the Cancer Prevention Coalition advises that children eat no more than 12 hot dogs a month. If you can’t live without hot dogs, buy those made without sodium nitrate.

(Zira içinde çok fazla nitrat vardır. Kanser koruma koalisyonu, çocukların ayda 12 adetten fazla sosisli sandviç yememelerini önermektedir. Sosisli sandviçsiz yapamıyorsanız, sodyum nitratsız yapılan cinsini satın alın.)

2. Processed meats and Bacon (İşlenmiş et ve domuz pastırması)

Also high in the same sodium nitrates found in hot dogs, bacon, and other
processed meats raise the risk of heart disease. The saturated fat in bacon
also contributes to cancer.
(Sosisli sandviçte, domuz pastırmasında ve diğer işlenmiş etlerde bulunan aynı yüksek sodyum nitrat aynı şekilde kalp hastalığı riskini yükseltir. Domuz pastırmasında doymuş yağın aynı şekilde kanserde payı olur.)

3. Doughnuts (yağda kızarmış şekerli çörek veya lokma)

Doughnuts are cancer-causing double trouble. First, they are made with white flour, sugar, and hydrogenated oils, then fried at high temperatures.
Doughnuts, may be the worst food you can possibly eat to raise your risk of cancer.
(Lokmalar kansere yol açan çiftli dertlerdir. Birincisi, bunlar beyaz undan, şekerden ve hidrojene yağdan yapılır, sonra yüksek ısıda kızartılır. Bunlar, belki de kanser riskini arttırmak için yiyebileceğiniz en kötü yiyecektir.

4. French fries (kızarmış patates)

Like doughnuts, French fries are made with hydrogenated oils and then fried at high temperatures. They also contain cancer- causing acryl amides which occur during the frying process. They should be called cancer fries, not French fries.
(Lokmalar gibi, kızarmış patates de hidrojene yağdan yapılır, sonra yüksek ısıda kızartılır. Bunlar ayrıca, kızarma işlemi sırasında ortaya çıkan ve kansere neden olan akrilamid maddesini de içerir. Bunlara “French fries” değil, “kanser fries” olarak çağırılmalıdır.)

5. Chips, crackers, and cookies (Cips, kraker ve kurabiye, bisküi)

All are usually made with white flour and sugar. Even the ones whose labels claim to be free of trans-fats generally contain small amounts of
trans-fats.
(Tümü genellikle beyaz un ve şekerden yapılır. Etiketinde “trans yağlar içermez” yazılı olsa bile, genellikle az miktarda trans yağ vardır.)