Kategoriler
Gerekli Bilgiler

Açıköğretim hakkında kısa kısa

Açıköğretim kayıt şekilleri
1. Öss den barajı geçerek tercihle ÖSS KAYIT
2. Herhangi bir üniversite okuyanlar yada mezun olanların yaptırdığı kayıt 2. ÜNİVERSİTE
3. İki yıllık myo mezunlarının yaptığı DİKEY GEÇİŞ

–en çok merak edilen konu: 2. taksidi yatırmazsam bişey olur mu? cevap:hayır hiçbir şey olmaz. banka sadece aylık % de 1 civarı gecikme faizi alır.yıl sonuna kadar yatırılabilir.–aöf de okuyanlar ömür boyu okuma hakkına sahiptirler. herhangi bir şekilde okuldan atılma sözkonusu değildir.

— kayıt yenileme döneminde bankaya harç yatırılmazsa kayıt o yıl için dondurulur.

–öğrenciler ücret vermeden istedikleri sayıda öğrenci belgesi, askerlik belgesi, şifre, not durum belgesi gibi yazıları alabilirler.

Kategoriler
Genel Gerekli Bilgiler

Yaşam Dediğin 1 Gün

DÜŞÜNÜN BAKALIM KİMLER BÖYLE YAPIYOR DOĞRUMU YAPTIĞINIZ BEN ÇOK DUYGULANDIM.

Çocuklarınızla konuşun…

Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi.
Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, ‘Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!’ derdi. Annem de ‘Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksı n babanla?’ diye çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, ‘Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.’ diye bağırmaya devam ederdi. ‘Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık’ derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.

Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.

Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; ‘Bak, böyle uslu uslu oyna işte.’ diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. ‘Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.’ diye komşulara anlatıyordu annem halimi.

Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem ‘Odanı topla!’diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum.

Annem odama gelip ‘Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ‘ dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?

Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi ‘Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.’ dedi. Ben ‘Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.’dedim. O ‘Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.’dedi. Ben yine ‘Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.’ dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: ‘Peki neden bizi küçük çizdin?’ dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz ükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.

Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde ‘Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.’ diyeceğim. Ve bir de bağıracağım ‘Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar’ diye.

Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Duyduklarına inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.

Farkında’ Olmalı İnsan…

Kendisinin, Hayatın Olayların,
Gidişatın Farkında Olmalı.

Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın
Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.

Kategoriler
Atatürk Genel Gerekli Bilgiler Teknoloji

Bu ülke neresi?

* Bu ülkede ezan okunurken mutlaka durup dinlersiniz. Zira hiçbir minarede sonuna kadar açılmış, yarısı da patlak hoparlörler yoktur. Müezzin şerefeye kadar zahmet edip çıkar ve oradan okur. Ve gerçekten çok güzel okur, herkeste dinler.

* Caminin 5-10 metre ilerisinde ki bir kefede ya da barda istediğiniz alkollü içkiyi içebilirsiniz. Kimse, olmaz! Burası camiye 100 metreden yakın, ruhsat verilmez falan demez.

* Kadınlar yasalar önünde gerçekten birinci sınıf vatandaştır. Mirasta kız çocukları daha önde tutulur. Kadın istemediği sürece boşanmak çok zordur. Ve en çarpıcı fark ta şudur; Bir kadına arabanızla çarpıp yaralarsanız alacağınız ceza, erkeği yaraladığınız zaman alacağınız cezadan yaklaşık %50 daha fazladır.

* Çöldeki bedevi bile ana dili gibi Fransızca konuşur.

* Evet, dediğiniz gibi, çölde LandRover la bizi safariye götüren şoför, dümdüz ve kaymak gibi bir asfalt yolda günlerce, saatte 60 km. hızın üstüne çıkmayarak beni deli etmişti.

* Ne tarihi dokuları, ne de cennet gibi bir doğaları var. Aslında, yılan, akrep ve çölden başka hiçbir şeyleri yok. Ama Şubatta da Mayıs ayında da her taraf turist kaynıyor. Çok daha fazla.

* Etrafta bir tane bile maganda göremezsiniz.

* Zeytin ağacı ve zeytin üretimi neredeyse bizim kadardır. Ülke büyüklüğü bizimkinin BEŞTE BİRİ. Nüfusta yaklaşık SEKİZDE BİRİ !!!

BU ÜLKEYİ TANIYOR MUSUNUZ ?

1- Halkı % 100 Müslüman.

2- Cumhurbaşkanını halk, başbakanı parlamento seçiyor.

3- Nüfusu 9 milyon. Ülkede 35 üniversite, 80 kolej var. Her branşta eğitim veriyorlar.
İlkokul birinci sınıftan, master veya doktoraya kadar tüm eğitim ücretsiz.

4- Aile planlaması yasası, 1956 yılında hazırlanmış.

5- Bu yasa gereğince her aile 3 ten fazla çocuk yapamıyor.

6- Resmi nikâh, tek geçerli aile sistemi. İmam nikâhlı ikinci eş yasalarla yasaklanmış.

7- Ülke, çevre değerlerini yasalarla kabul ettiğinden her yer tertemiz. Çünkü çevreyi kirletenler hapis cezası ile cezalandırılıyor.

8- Ülkede fakir yok.

9- 800 gr ekmeğin fiyatı 30 kr.

10-Bir kg dana bifteği 13 TL

11-Bu ziraat ülkesinin ihracat malları zeytinyağı, tahıllar, portakal, limon, ton balığı.

12-İthalat çok yüksek vergilere tabi.

13-Türban resmi daireler ve eğitim kurumlarında yasak ancak sosyal yaşamda serbest.

14-Her vatandaş, devletin tüm kurumlarına ve çalışanlarına büyük saygı duyuyor..

15-Turisti mutlu etmek için, golf sahaları, buz pateni salonları, turistik otelleri ve casino’ları mevcut.

16-Yılda bir kez ağaç festivali düzenleniyor. Her vatandaş bu festival sırasında bir ağaç dikiyor.

17-Yılda bir kez dağa tırmanma festivali düzenleniyor. Hemen hemen her ülkeden bu ülkedeki
Boynuz dağına tırmanmak için turistler akın ediyor.

18-Ülkede 60 milyon zeytin, 3.5 milyon portakal ve 800 bin adet limon ağacı var.

19-Kadınlar, yüksek tahsilli ve işgücünde yerlerini almışlar.

20-Din ve devlet işleri tamamen birbirinden ayrı. Tam bir laiklik abidesi.

21-Başkentin ana caddesinde kocaman posterde, bir kadın polisin 3 çocuklu bir hanımı trafikte yönlendirilişi gözüküyor.

22-Bu posterin altında şöyle yazıyor.”Ülkemizdeki işkadınları, sokak düzenimizi sağlamakta baş etkendir.

23-Her öğrencinin birinci lisanı Arapça, ikinci mecburi lisanı Fransızcadır. Bunun haricinde isteyenlere 5 yıl İngilizce eğitimi veriliyor.

24-Ülkenin dış borç gibi bir derdi yok.

25-Her taraf çiçek çimen ve ağaçlarla süslenmiş. Bunları koparan, yolan, sertifikasız ağaç budayan herkese hapis cezası veriliyor.

26-Yan sokaktan gelen araba olmadığından emin olan taksi şoförleri bile STOP yazılı levhada mutlaka duruyorlar.

27-Sokaklarda gezen bir tek başıboş kedi veya köpek yok.

28-Bir şoförün aylığı 400 dolar. Bunun dörtte birini kiraya veriyor.
Ayrıca en az % 12 si vergi ve sigortaya gidiyor eşi de çalışıyor.

29-Buranın insanları ülkeleriyle gurur duyduklarını söylüyorlar.

30-Toplu taşıma tramvay, tren, dolmuş, otobüs, taksi ve feribotlarla yapılıyor.

31-Emeklilik yaşı 60 olarak belirlenmiş. Her vatandaş vergisini vermekle gurur duyuyor.

32-60 bin kişilik üstü kapalı futbol stadyumları var.

33-Devlette hortumculuk varsa bile, şimdiye kadar hiç duyulmamış ve görülmemiş.

34-İthalattan çok yerli üretime önem veriliyor.

35-Kentlerdeki duvarlarda sanatçıların yaptığı, bizde bazı çevrelerin ”müstehcen” bulma ihtimali olan kadın resimleri yer alıyor.

36-Art deko tarzı süslü mimariyi yansıtan eski binalar çok iyi korunmuş durumda.

37-Siyasette 4 parti var. Bu yıl yapılacak başkanlık seçimine 2 aday katılacak. Hükümette 24 bakan var.

38-Hafta sonu cumartesi ve pazar günleri olarak kabul edilmiş.

39-Bizim paramız dış ülkelerde geçerli olmadıkça kendimizi yeterince kalkınmış hissetmeyiz diyorlar.

40-Halk sürekli çalışıyor ve üretiyor. Lüks ve ihtiras peşinde olan yok. Kazanç ”eşitlikçi” bir biçimde paylaşılıyor. Bu apaçık belli oluyor.

Bu ülkenin adı TUNUS. Hani örnek aranıyor ya?
Türkiye, Mısır falan deniyor ya? Neden kimsenin aklına Tunus gelmiyor.

Kategoriler
Eğlence Genel Gerekli Bilgiler Teknoloji

12 yaşındaki mendilci Ahmet’ten hayat dersi!

Dün 15 milyon öğrenci ders başı yaptı…

Bilecikli Ahmet ise, Mecidiyeköy’deki Profilo trafik ışıklarında elindeki kağıt mendilleri satmak için yeşil ışığın yanmasını bekleyen araçların camlarını tıklatıyordu.

“Sen okula gitmiyor musun” dedim, gerisi geldi:

– İki sene önce dördüncü sınıfı bitirdim ve bıraktım.

– Neden?

– Babam hapse girdi…

– Ne yaptı ki?

– İnce iş… Şimdi anlatamam…

– Annen neden çalışmıyor peki?

– O da çalışıyor, aha orda… (Eliyle 10-15 metre uzakta kucağında bir bebekle dilenen kadını gösteriyor.)

– Oooo, iyisiniz… Bu ışıklar sizin kontrolünüzde yani…

– Kız kardeşim de cam siliyor…

– Vay, vay, vay… İyi para götürüyorsunuzdur…

– Üçümüz günde 200-250 liradan aşağı toplamıyoruz…

– Ayda 6 milyar eder…

– Geçiyor… Ama pazar günleri çalışmıyoruz… Çünkü pazarları bu ışıklar tıkanmıyor. İş ol muyor. Ben de balık tutup satıyorum. Sana da getireyim mi?

– Boş ver balığı, o kadar parayı ne yapıyorsunuz?

– Birazını babama gönderiyoruz, birazını yiyoruz, yarısını da biriktiriyoruz.

– Biriktirince ne yapacaksın, dükkân mı açacaksın kendine?

– Manyak mıyım be abi, ne dükkânı… Araba alacağız. Babam hapse girmeden önce korsan (kaçak taksicilik) yapıyordu, büyüyünce ben de aynı işi yapacağım.

– Ev almayacak mısınız?

– Evimiz var, belediye verdi. Kâğıthane’de…

***

Bu sırada ışık yeşile dönüyor ve arkamdaki araçların sürücüleri kornalarına abanmaya başlıyor… Ama muhabbet tatlı, Ahmet’le biraz daha konuşmak için arabayı iyice kenara çekiyorum.

– Okulu tamamen bıraktın yani…

– Okusam ne olacak ki? Benim öğretmen yirmi yıl okumuş, bin lira kazanıyor. Yaşanır mı o parayla? Hem ben her gün internete giriyorum, o yeter.

– Bilgisayarın da mı var?

– Niye olmasın ki?

– Peki; arkadaşların okula giderken hiç mi üzülmüyorsun?

– Önce üzülüyordum, ama artık sigara paralarını bile ben veriyorum. En zenginleri benim şimdi.

Ahmet işin kolayını bulmuş, yolunu çizmiş; ne söylesem nafile… Vedalaşıp gitmek için hamle ediyorum, suratı asılıyor:

– O kadar çene çaldık, bir beşlik bile atmayacak mısın?

***

Dün 15 milyon öğrenci dersbaşı yaptı…

Şanslı olanlar üniversiteyi kazanıp, öğretmen, doktor, mühendis olacak ve Ahmet’in dediği gibi ayda bin liraya talim edecek. Çoğu da işsizler kervanına katılacak.

Ahmet ise o zamana kadar çoktan altına arabasını çekip, korsana başlamış olacak.

Belki de işleri iyice yoluna girecek ve “filo” kuracak…

Çoğumuz sokakta gördüğümüz o çocuklara acıyoruz ya…

Bence asıl kendi çocuklarımızın geleceği için kaygılanmalıyız!