Kategoriler
Atatürk Gerekli Bilgiler

Yenilseydik Sorumlu Ben Olacaktım

Bir aralık konu İstiklâl Savaşı’na geldi. Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu. O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi. Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti. Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı. 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi. Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu. O anılar Ata’yı coşturdukça coşturuyordu. Anlatmalarında abartma yoktu. Ama bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk. Anlatışlarını şöyle bağladı:
– İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır.

Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk. Bu arada Atatürk bir duraklama yaptı. Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
– Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı.

Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım. Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım.

Ord. Prof. Sadi IRMAK

Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof. – Atatürk’ten Anılar, 1978

Kategoriler
Atatürk Gerekli Bilgiler

1924 Depremi ve Atatürk

1924 yılının ilkbaharıydı. Erzurum ve Pasinler’de depremde birçok köyün evleri yıkılmıştı. Zarar gören halkla görüşmek için Pasinler’e gelen Atatürk, halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı:
– Depremden çok zarar gördün mü, baba? diye sordu. Atatürk ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu:
– Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kürt şivesiyle:
– Valle Padişah bilir! dedi
Atatürk gülümsedi. Yumuşak bir sesle:
– Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
– Padişah bilir!…

Bu cevap karşısında kaşları çatılan Atatürk, Kaymakam’a döndü:
– Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi:
– Köylere genelge yolladık Paşam, dedi. Atatürk’ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı:
– Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!…”

Ahmet Hidayet Reel

Kategoriler
Atatürk Gerekli Bilgiler

Atatürk’ün Bursa Nutku

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların
gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve
devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en
büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır,
jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir.
Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını
koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır.
Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye
düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu
yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek,
yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”

Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla
birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve
suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını
istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım.
Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak
gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de
benim görevimdir.”
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!

Mustafa Kemal ATATÜRK.

Kategoriler
Atatürk Gerekli Bilgiler

Atatürk’ün Kurduğu Kurum ve Kuruluşlar

ANADOLU AJANSI
Türkiye Cumhuriyeti’nin yarı resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı, 6 Nisan 1920’de, Milli Mücadele davasını yurda ve dünyaya duyurup yaymak amacıyla, Atatürk tarafından Ankara’da kuruldu. Başlangıçta bir tek teksir makinesiyle çalışan Anadolu Ajansı, Kurtuluş Savaşı yıllarında büyük yararlılıklar gösterdi. Anadolu Ajansı, 1 Mart 1925’te Devletin %40 hissedarı olduğu bir anonim ortaklık haline getirildi.

ANKARA HUKUK FAKÜLTESİ
Ankara Hukuk Fakültesi 5 Aralık 1925 tarihinde Ankara Adliye Hukuk Mektebi adıyla kuruldu. Ankara’da bir hukuk mektebinin açılması için ilk teşebbüs 1921 yılında yapıldı. Bu tarihte Kastamonu milletvekili Abdulkadir Kemal Bey Meclise 3 maddelik bir teklif vererek Ankara’da bir hukuk mektebi açılmasını önerdi. Gazi Mustafa Kemal’de 1922 yılında meclisi açış konuşmasında Ankara’da bir hukuk mektebinin açılması gereğini belitti. 1925’te Hukuk Mektebi açıldı ve 301 öğrenci kayıt yaptırdı. Okula uygun bir bina bulunamadığı için açılış Büyük Millet Meclisinin toplantı salonunda yapıldı. Fakültenin açılış konuşmasını Gazi Mustafa Kemal yaptı ve ilk dersi Ahmet Bey (Ağaoğlu) verdi. Hukuk mektebi 1927 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Ankara Hukuk Fakültesi ismini aldı.

ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ

Atatürk, Ankara’nın 7 km batısındaki çorak topraklarda örnek bir çiftlik kurmayı düşünmüş, Türk çiftçisine, toprak ve tabiat şartları uygun olmasa dahi, bilgiyle ve kararlılıkla çalışıldığı takdirde başarı sağlanabileceğini göstermek istemişti. Bunun üzerine 29 Ocak 1925’te Gazi Çiftliği’ni kurmak amacıyla bir miktar arazi satın aldı.
5 Mayıs 1925’te kurduğu Orman Çiftliği’nde, çiftliğin her türlü faaliyetiyle uğraşan, bütün masraflarını kendisi karşılayan Atatürk burada Atatürk Köşkü’nü yaptırmıştır. Atatürk 11 Mayıs 1937’de çiftliklerini, içerisindeki köşklerle birlikte milletine armağan etmiştir.

ÇOCUK ESİRGEME KURUMU
Çocuk Esirgeme Kurumu, eski adıyla Himaye-i Eftal Cemiyeti Atatürk’ün öncülüğünde kuruldu. Önceleri Kurtuluş Savaşına katılanların çocuklarını esirgeme ve eğitmeyi amaç edindi. Sonraları muhtaç çocuklara yiyecek, giyecek ve okul malzemesi yardımı yapmak, kimsesiz çocukların yönetimini üzerine almak, doğumevleri ve çocuk yuvaları, çocuklar için hastane, prevantoryum, sanatoryum, dinlenme kampları kurmak, doğum ve çocuk sağlığı konularında annelere öğüt vermek gibi görevler yüklendi.

DEMİRYOLLARI VE LİMANLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Demiryollarının yapımı ve işletmesi için kurulan ve Nafıa Vekaleti’ne bağlı olarak çalışan müdürlükler 1927’de birleştirilerek Devlet Demiryolları ve Limanları İdare-i Umumiyesi olarak kuruldu. Bu kuruluşun adı, 1929’da Devlet Demiryolları ve Limanları Umum Müdürlüğü, 1931’de ise Devlet Demiryolları Umum Müdürlüğü olarak değiştirildi. Bugünkü adını aldığı 1953’e değin katma bütçeli devlet kuruluşu iken, o yıl İktisadi Devlet Teşekkülüne dönüştürüldü. 1984’te ise Kamu İktisadi Kuruluşu konumuna getirildi.

ELEKTRİK İŞLERİ ETÜT İDARESİ
Türkiye’yi elektriğe kavuşturma planını ve bu plan içinde yer alan kuruluşların ön projelerini hazırlamak üzere düzenlenen kanunla, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Kamu İktisadi Teşebbüs’ü niteliğinde bir kurum olarak 24 Haziran 1935’te kuruldu

ETİBANK
Türkiye’de maden, enerji ve bankacılık alanlarında faaliyet gösteren İktisadi Devlet Teşekkülü olarak 2 Haziran 1935 tarih ve 2805 sayılı kanunla kuruldu. 1963’te Etibank’ın Kuzeybatı ve Batı Anadolu elektrik sistemlerine Balıkesir-Bursa enerji nakil hattı bağlandı. Etibank’ın kuruluş kanununun 10. maddesi bankacılık faaliyetlerini yalnız kendi bünyesindeki müesseseler için öngörüyordu. 1955’te 6590 sayılı kanun bu maddeyi kaldırdı. Önce büro, sonra şube niteliğindeki bir nüve, daha sonra, bir bankacılık dairesi kuruldu.1956’da ilk şubeler Pangaltı (İstanbul) ve İskenderun’da açıldı.

HALKEVLERİ

Halkın eğitimine ve kültürel gelişmesine yardımcı olmak üzere 19 Şubat 1932’de kuruldu. Ankara’da yapılan açılış töreninde Atatürk teşebbüsün amacını şöyle açıkladı:”Gençlik, gelişen ve yetiştiren bir çalışmanın içinde yaşatılmalıdır. Millet, şuurlu, birbirini anlayan, birbirini seven, ideale bağlı bir halk kitlesi halinde teşkilatlandırılmalıdır. En kuvvetli ders vasıtalarına yetişkin muallim olduklarına malik olmak kafi değildir. Halkı yetiştirmek, halkı bir kitle haline getirmek için ayrıca bir milli halk mesaisinin tanzimini ihmal etmemeliyiz” Halkevlerinin açılması hakkındaki karar C.H.P. genel yönetim kurulunca alındı. Açılacak müesseselerin yönetim ve denetim görevleri partinin il idare kurullarına verildi. 1951 yılında kuruluşa tüzel kişilik kazandırmak ve bunun o tarihte muhalefete geçmiş olan C.H.P. ile ilişkisini kesmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan bir tasarı, tartışmalar sırasında mahiyet değiştirdi ve halkevlerinin kapatılmasını, her türlü menkul ve gayrimenkul varlıkların hazineye intikal ettirilmesini öngören 5830 sayılı kanun kabul edilerek gereği yerine getirildi.

İŞ BANKASI
Atatürk tarafından, 26 Ağustos 1924 tarihinde kuruldu. Kuruluşunun ilk yıllarındaki iktisadi şartlara uygun olarak, daha çok kalkınma ve yatırım, bankacılık yönü ağır bastı. Türkiye İş Bankası, kuruluş gayesine de uygun olarak ülkenin iktisadi kalkınması ve sanayileşmesinde önemli rol oynadı; bu amaçla çeşitli yatırımlar yaptı. Ülkede tasarrufu teşvik amacıyla, ikramiye ve kumbara sistemini ilk defa uygulayan; seyahat çeklerini ülkeye ilk getiren banka da Türkiye İş Bankası oldu. Sigortacılık alanında öncülük yaptı ve Anadolu Türk Sigorta şirketi ile Destek Reasüran Anonim şirketini kurdu.

MADEN TETKİK ARAMA ENSTİTÜSÜ (MTA)
Yeraltı zenginliklerimizi arayıp çıkarmak, bunlardan işletilmekte olanları daha verimli duruma getirmek, bu alanda inceleme ve araştırma yapmak, faaliyet konusuyla ilgili elemanları yetiştirmek üzere 1935 yılında kuruldu. Bugün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tabi Kamu İktisadi Teşebbüsü olarak, çalışmalarına devam etmektedir.

MERKEZ BANKASI
Cumhuriyet’in ilk yıllarında siyasal yönetimin ana düşüncesi, bir merkez bankası oluşturmaktan çok, ulusal ticaret bankaları yaratmaktı. Bunun için 1924’te, önce Türkiye İş Bankası oluşturuldu. 1925’te süresi dolacak Osmanlı Bankası’nın imtiyazı 1935’e değin uzatılmakla birlikte, yeni anlaşmada hükümetin banknot çıkaracak bir merkez bankası kurabilmesi için kapı açık bırakıldı. Türk parasının değerindeki düşüşlere karşı duyarlı olan Cumhuriyet yöneticileri 1926’da bir merkez bankası kurulması hazırlıklarını başlattı. Merkez Bankasının yolunu açmak için Türk parasının kıymetini koruma hakkında kanun çıkarıldı. Haziran 1930’da kabul edilen bir yasayla Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Ekim 1931’de 15 Milyon sermaye ile karma bir anonim şirket olarak kuruldu. Ocak 1932’de çalışmaya başladı.

MERKEZ HIFZISIHA ENSTİTÜSÜ
Türkiye’de koruyucu hekimliğin gerektirdiği tahlil, kontrol, üretim ve araştırma görevlerini yürütmek üzere, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı olarak 27 Haziran 1928 yılında kuruldu. 1267 sayılı kanuna göre “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Hıfzısıhha Müessesesi” adıyla çalışmaya başladı.

SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANLIĞI
Koruyucu ve tedavi edici hekimlik hizmetlerini düzenlemek, sosyal yardım çalışmalarını yürütmek, serbest hekimlik ve eczacılık faaliyetini denetlemek amacıyla kurulan Sıhhat ve İctimai Muavenet Vekaleti adı altında 1920’de kuruldu. 1945’te Anayasa terimlerinin Türkçeleştirme sırasında, adı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı olarak değiştirildi.

SANAYİ ve MAADİN BANKASI
Cumhuriyetin, ilk yıllarında benimsenen liberal ekonomi politikası doğrultusunda, 1925-1932 yılları arasında etkinlikte bulunan devlet bankası olan Sanayi ve Maadin Bankası’nın kuruluşunu düzenleyen 633 sayılı yasaya göre bankanın görevleri; kendisine devredilen devlet fabrikalarını, özel sektöre devredilinceye değin işletmek, özel sektörle ortaklıklar kurmak, tek başına ya da ortaklıkları aracılığıyla, maden ayrıcalığı almak ve bunları özel sektörle ortaklık yoluyla işletme ki sanayi ve madencilik alanlarında etkinlikte bulunan özel girişimcilere kredi açmak ve bankacılık işlemleri yapmaktı.

SÜMERBANK
Sümerbank, tüzel kişiligi ve özel kanununda belirtilen sinirlar içinde muhtariyeti olan, sorumlulugu sermayesiyle sinirli; sermayesinin tamami devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere, özel hukuka tabi şekilde Sanayi Bakanligina bagli, Iktisadi Devlet Teşekkülü olarak 1933 yilinda kuruldu. O dönem verimlilik ve karlilik ilkelerini göz önünde tutarak, imalat sanayii kurdu, işletmecilik, sinai mamullerini pazarlama, bankacilik işleriyle meşgul oldu.

TÜRK TARİH KURUMU
Türk tarihini bilimin en yeni verilerine dayanarak yeniden incelemek ve Türkiye’nin dünya medeniyetine olan katkısını meydana çıkarmak amacıyla, Nisan 1931’de Atatürk’ün teşvikiyle Ankara’da Türk ocakları Merkez heyetine bağlı olarak kuruldu. Kurum tüzüğünün amaç maddesi şöyledir “Kurumun amacı Türk Tarihi ile Türkiye Tarihi’ni ve bunlarla ilgili konuları inceleme ve elde edilen sonuçları her türlü yolla yaymaktır”. Kurum belli başlı dünya bilim kurumlarına üyedir ve 220’den fazla akademi, üniversite ve bilim kuruluşuyla kitap ve dergi değişimi yapar. Atatürk, Türk Tarih Kurumunun daha çok bir akademi niteliği taşımasını, üye sayısının sınırlı tutulmasını istemiştir. Kurum 16 üye ile kuruldu. Daha sonra üye sayısı 41 ile sınırlandırıldı. Kurum üyeleri Eskiçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ adları altında üç uzmanlık koluna ayrılarak çalışmaktadır.

TÜRK DİL KURUMU
Türkçe’nin incelenmesi, özleştirilmesi, geliştirilmesi için çalişan kurum, Atatürk’ün teşviki ve himayesiyle Semih Rifat, Ruşen Eşref (Ünaydin), Celal Sahir (Erozan), Yakup Kadri (Karaosmanoglu) tarafindan 12 Temmuz 1932’de kuruldu.
26 Eylül 1932’de Dolmabahçe Sarayında toplanan Birinci Türk Dil Kurultayı, kurumun çalışma programı olarak şu maddeleri tespit etti: 1.Türk dilinin başka dil aileleriyle karşılaştırılması, 2.Türk dilinin tarihi ve karşılaştırmalı gramerlerinin yazılması, 3.Anadolu ve Rumeli ağızlarından kelimelerin derlenmesi, Osmanlıca kelimelere Türkçe karşılıklar bulunması, 4.Türkçe bir sözlük hazırlanması, 5.Kurumun organı olarak bir derginin yayımlanması, 6.Türk dili üstüne yazılmış yerli ve yabancı eserlerin toplanması ve gerekenlerin çevrilmesi, 7.Terimlerin Türkçeleştirilmesi.

ZİRAAT OKULLARI ve YÜKSEK ZİRAAT ENSTİTÜSÜ
Zirai alanda çalışmak üzere, teknisyen seviyesinde eleman yetiştirmek çeşitli bölgelerin zirai yapılarını ve özellikleri hakkında incelemeler yapmak amacıyla, Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğüne bağlı olarak kurulmuş meslek okulları.

Kategoriler
Atatürk Gerekli Bilgiler

Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu‘ ndan gençliğe

Dünyaca ünlü bilim insanlarımızdan Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu 26 yaşında atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı ile doçent, 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırıp Profesör unvanını aldı. Moleküler biyoloji dalının ilk birkaç profesöründen birisi. Bilimsel hizmetlerini dünyanın ve ülkemizin çeşitli üniversitelerinde hâlâ sürdürmekte ve bilim insanları yetiştirmekte. Türklüğüyle gurur duyan bilim insanlarından birisi. Gençler için öylesi güzel bir yazı hazırlamış ki bunu sizlerle, gençlerle paylaşmak istedim.

“Gençler, Türkiye’de adet haline gelmiş göstermelik işlerden kaçının, sırf üniversite bitirdi desinler diye, ananız babanız Amerika’da mastır yaptı diye öğünebilsin diyerek yüksek öğrenime gitmeyin.Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız. Temel gayeleriniz kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke, bu ulus, Türk Dünyası, Avrasya, insanlık için olsun, yüksek hedefleriniz için çalışın. O zaman kendi durumunuz da kendiliğinden düzelecektir. Maddiyat ve maneviyatı dengeleyin.

Formülünüz bilim ” + “ gönüldür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur. Gündelik siyaset, çıkar grupları, dışarıdan güdümlü gizli veya açık cemiyetlerden uzak durun.

Atatürk’ün dediklerini bol bol okuyun. Onları işte bu günler için demiş, yazmış. Türkiye’nin şerefli, refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir.
Dış ülkelerden ve onların yerli kuyruklarından medet ummayın. Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türkün adını tarihten silmektir. Dünyanın neresinde olursanız olun kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih ve kültür bilincini binlerce yıllık geleneğini kaybetmeyin. Dış ülkelerde ne kadar kimliğinizi korursanız yabancılar da size o kadar itibar edecektir.

Başkasını taklit etmeyin. Kendi yolunuzu çizip azimle yürüyün. O zaman herkes sonradan sizi taklit edecektir. Eğitimde önce bir meslek,* gerçek bir beceri, bir altın bilezik sahibi olmaya bakın. Ne yaparsanız yapın en iyisini yapın. Siyasetçinin, bilimcinin en kötüsü olacağınıza tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir. Bulabilirseniz Türk okuluna, eğitimin Türkçe verildiği okullara gidin. Konulara merak sarın, not için çalışmayın. O meslekte yararlı olacak bir yabancı dil öğrenin. Bülbül gibi konuşup yabancıdan ayırt edilemez hale getirmek hiç şart değil.

Unutmayın ki Türk olmak bir kafa, gönül işidir. Türk kültürüyle, diliyle, ata sevgisiyle Türk’tür. Soy sop meselesi karıştırarak o her şeyimizi borçlu olduğumuz şerefli atalarımızı karalamaya çalışan iç düşmanların kitaplarına, yaygaralarına kulak asmayın. Kültür genleri, ırk genlerinden daha önemlidir. Vatanı, milleti için her türlü fedakarlığa hazır bir taban gerekiyor. Bu taban son elli yılda hayli eritilmiş, kafası, gönlü karıştırılmış, birbirine düşen kesimler, dışa bağımlı sahte aydınlar içinde vatanın geleceğini düşünmeyen daha da acısı vurdumduymazlaşmış kalabalıklar oluşturulmuştur. Bu durumda gerçek bir önder çıkabilse bile başarılı olma şansı pek azdır. Şimdi yapılacak iş hızla bu toplumun yeniden kaynaşmasına, bilinçlenmesine vatanını, milletini kendisinden önce düşünen insanların çoğalmasına ön ayak olmaktır. Türkiye’yi tekrar Kuvay-i Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır.”

Türk’ün Türk’ten başka dostu yok der eskiler. Ne doğru sözdür. Biz bizi anlamalı gençliğimizi de aynı azim ve irade ile yetiştirmeliyiz. Bilimi ve kültürü koruyan genç bilim ve sanat insanlarının yoluna ışık tutmalıyız.
Ne Mutlu Türküm diyebilenlere.