Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

Kolesterol oyunları

260 Kolesterol iyidir ile başladık.
İlaç satışları düştükçe, sağlıklı yaşam için gerekli kolesterol miktarı da düşürüle, düşürüle 120 ye indi.Baktılar bu da satışları arttırmaz oldu, Şimdi diyorlar ki; Statinler (Kolesterol ilaçları) Alzhaimer’i önlüyor.
Oysa bu konuda tek bir araştırma yok..

Unutmayın metabolizma erkeklik hormonunu kolesterolden yapar – Prof. Dr. Cankat Tolunay (05.05.2008 ATV Muhabir programı)
Statinler tüm vücudu koruyor. Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU (28.09.2005 Hürriyet) !!!

Kolesterol İcat edilmiş bir hastalıktır – Shane Ellison
Kolesterolümüzün yükselmesinden çok korkuyoruz. Çünkü diyetisyenler ve hekimler, basın-yayın organlarında, kolesterolün kalp ve damar hastalıklarına neden olduğu yönünde hemen her gün bizi uyarıyor. Ancak sesleri diğerlerinin arasında kaybolsa da aksini iddia eden uzmanlar da var.. Yüksek kolesterolün, söylendiği gibi sağlığımız için tehlike oluşturmadığını söylüyor, hatta kandırıldığımızı iddia ediyorlar. Geçtiğimiz günlerde ‘Bir Masalmış Kolesterol’ adlı kitabı Türkçede yayımlanan Shane Allison, aslında bir hastalık tanımlandıktan sonra onunla ilgili bir ilacın yapılması gerektiğini belirtiyor ve şöyle diyor: ‘Kırmızı pirinç mayası denen mantarın, kolesterol düşürücü etkisi olduğu keşfedilince ilaç endüstrisi sırf ilacı satmak için insanları yüksek kolesterolün bir hastalık olduğuna inandırdı. Önce ilacı yaptılar, sonra hastalığı icat ettiler.’ Benzer görüşleri Türkiye’de dillendirenler de var. Prof. Dr. Ahmet Aydın ve biyolog Mevlüt Durmuş bunlardan ikisi. Bu üç uzmanla kolesterol üzerine yaptığımız röportaj, hiç duymadığınız bilgi ve yorumları içeriyor.
Kolesterolümüzün, uzmanların yaşımıza ve cinsiyetimize göre belirlediği değerlerin üzerine çıkmasından fena halde korkuyoruz. Çünkü yüksek kolesterolün damar tıkanıklıklarına ve kalp rahatsızlıklarına sebep olduğu yönünde, yayın organlarında hemen her gün bir uzman uyarısı ile karşılaşıyoruz. Sesleri, kolesterolü yükseltecek gıdalardan şiddetle kaçınmamız gerektiğini söyleyenler kadar çıkmıyor; ancak aksini iddia eden uzmanların sayısı da hızla artıyor. Kolesterolün yüksek olmasının sağlık için bir tehlike oluşturmadığını, hatta ticarileşen tıbbın, ilaç tüketimi için icat ettiği bir hastalık olduğunu söylüyorlar. Kitaplar yazıp, sanal ortamda seslerini yükseltiyorlar. Geçtiğimiz günlerde Hayy Kitap’ın ‘acil serisi’ dizisinden çıkan ‘Bir Masalmış Kolesterol’ adlı kitabı buna bir örnek. Kitapta, yükselecek diye ödümüzün koptuğu kolesterol ile ilgili ilginç iddialar öne sürüyor, organik kimya uzmanı Shane Ellison. Kitabın yayınını fırsat bilerek, sentetik tıbbı terk edip bağımsız bir araştırmacı olarak çalışan Shane Ellison ile bir söyleşi yaptık, kendisinden pratik öneriler aldık. Kolesterol ile yaygın kanıların aksine tezleri ile bilinen Prof.. Dr. Ahmet Aydın’a ve biyolog Mevlüt Durmuş’a mikrofonumuzu tuttuk. İşte kolesterol ile ilgili pek sık duyamayacağınız türden açıklamalar…

Senelerdir kolesterol ile ilgili olarak kandırıldığımızı yazıyorsunuz. Peki, bu ‘kandırmaca’ neden?
Çünkü sadece karlarını düşünüyorlar. ‘Bir Masalmış Kolesterol’ kitabımda gösterdiğim gibi, sağlık mafyası hem toplumu hem de doktorları kandırmak için istatistik cambazlığı yapıyor. Kendi yazdıkları -veya yazdırdıkları- yazılar uzmanlar tarafından yazılmış gibi gösteriliyor. Her iki taktik de kolesterol düşürücü ilaçlar ve kalp hastalığı hakkındaki gerçekleri gizliyor. Kitabımdaki gibi gerçeklerle karşılaşıldığında, ilaçlar olmadan da kalp hastalığından korunabileceğimizi görüyoruz.

Doktorların ‘kötü’ dediği LDL-kolesterolün kötü olmadığını söylüyorsunuz. Kolesterol ve LDL-kolesterol nedir?
Kolesterol vücutta en bol bulunan steroid moleküllerden biridir. Birkaç görevi vardır. Hücre zarını bir arada tutar. Miyelin kılıfını oluşturan parçalardan biri olarak beynin çalışmasına yardımcı olur. Bizi viral ve bakteriyel enfeksiyonlardan korur. Hormon seviyemizi düzenler. Tüm bu görevleri yerine getirebilmek için kolesterol 100.000 mil uzunluğundaki arterler boyunca ‘lipoproteinler’ tarafından taşınmalıdır.. En önemli lipoproteinlerden biri de düşük-yoğunluklu-lipoprotein (LDL)‘dir. Temel görevi ihtiyaç duyduğumuz kolesterolü vücudun çeşitli parçalarına dağıtmaktır. LDL-kolesterol olmasaydı ölürdük.. Kitabımda da gösterdiğim gibi, LDL-kolesterol düştüğünde sağlığımız da çöküyor; fikir liderleri bize ne söylüyorlarsa tam tersi!

Peki, dediğiniz gibi kolesterol bu kadar faydalı bir molekülse, neden uzmanlardan aksini duyuyoruz?
Çünkü ilaç endüstrisinin kolesterolü düşürecek bir ilacı var. Kolesterol düşürücü ilaçların ortaya çıkmasından itibaren (1970 senesi civarında), insanların kafasına vura vura ‘yüksek kolesterol kalp hastalığına sebep olur’ mesajı verilmekte. Aslında bir hastalık tanımlandıktan sonra onunla ilgili bir ilacın yapılması beklenir. Fakat bu örnekte bunun tam tersini görüyoruz… Kırmızı pirinç mayası denilen mantarın, doğal ortamında istilacılarına zehir olarak ürettiği bir salgının kolesterol düşürücü etkisi olduğu keşfedildi. İlaç endüstrisi insanlar üzerinde de aynı etkiye sahip olduğunu gördü. Böylece bunu izole edip kendileri üretmeye başladılar. Artık, ilacı sa tmaları için yapmaları gereken tek şey insanları kolesterolün tehlikeli olduğuna, yani yüksek kolesterolün bir hastalık olduğuna inandırmaktı. Bu mesajı yeteri kadar yaydıklarında insanlar ilaçları kullanmaya başladı. Önce ilacı yaptılar, sonra hastalığı icat ettiler.
Kolesterol ilaçlarının etkisiz olduğunu gösteren bir bilimsel kanıt var mı?
Hem de tonlarca… Statinlerle ilgili yapılmış bilimsel araştırmalara topluca ‘kolesterol düşürücü ilaç deneyleri’ deniyor. Kitabımı okuyanlar, bu araştırmalarda, ilaçların faydasının görülmeyip tehlikelerinin belgelendiğini öğrenecekler. Bu gerçeklerin doktorlardan ve toplumdan nasıl saklandığını da!
Kolesterol dediğiniz gibi suçlu değil de masum ise kalp hastalığına aslında neler sebep oluyor?
Hareketsiz bir hayat sürmek, yeteri kadar C vitamini almamak, güneşe yeteri kadar çıkmamak, çok fazla şeker ve yapay tatlandırıcı yemek gibi alışkanlıkların tümü kalp hastalığına sebep olabilir. ‘Bir Masalmış Kolesterol’, kalp hastalığını önlemek için, ilaç kullanmaksızın yapabileceğimiz şeyleri de gösteriyor. Kardiyovasküler sağlığımızı korumak için en önemli şeylerden biri hareketli bir hayat sürmek. Düzenli ve hafif spor yapmak genel sağlığımızı korumak için yapabileceğimiz en iyi şey. Hareketsiz kalmak, vücudumuza, ona artık ihtiyacımız olmadığı mesajını veriyor.
‘Şeker, vücudumuzun bir numaralı düşmanı’ diyorsunuz. Gerçekten bu kadar kötü mü?
Sükroz, früktoz, yüksek früktozlu mısır şurubu (nişasta bazlı sıvı şeker) formundaki şekerler ve aspartam, sukraloz gibi yapay tatlandırıcılar en kötü şeyler arasında. Bunlar vücudumuzda obezite, diyabet, kalp hastalığı hatta kansere davetiye çıkaran bir ortam oluşturuyorlar.
Kalp-damar hastalıklarını önlemede bize yardımcı olacak, önereceğiniz yiyecekler var mı?
Kalp hastalığını önlemek için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri işlenmemiş, rafine edilmemiş, fabrikadan çıkmamış yiyeceklere yönelmek olmalı. ‘Yiyecek bir kutudan veya ambalajdan çıkıyorsa uzak durun’ diyorum kısaca. Kalbi korumak için yenebilecek en güzel gıdalar doğal ortamda otla beslenmiş dana-sığır eti, brokoli, karnabahar, yumurta (doğal ortamda yaşayan tavuk yumurtası), çilek, ahududu, böğürtlen gibi meyveler ve ıspanak…

Yakın zamanda Türkçeye çevrilecek başka bir kitabınızın daha olduğunu duyduk, öğrenebilir miyiz?
Health Myths Exposed (Sağlık Efsaneleri İfşa Ediliyor) isimli kitabım eylülde yine Hayy Kitap tarafından basılacak. Kitabın farklı bir ismi olabilir, onu şu anda net söyleyemiyorum. Bu türden kitaplar, yeni bir harekete yol açıyor. Aşırı bir şekilde artmış bulunan hastalıklardan ve tehlikeli ilaçlardan uzak durmaya çalışan insanlar var artık. Bu hareket, Türkiye’de de yayıldıkça, reçeteli ilaçlar olmadan da sağlıklı yaşamaya çalışan insanların sorularına cevap niteliğinde kitaplar da artacaktır. 45’inden sonra kolesterol zaten yükselir

Kolesterolün, yaygın kanının dışında zararlı olmadığı öne sürülüyor, siz ne diyorsunuz?
Kolesterolün zararlı olduğu yönündeki yaygın bilginin bir masal olduğu görüşüne katılıyorum. Şöyle ki: Size bir bardak su getirsem ve ‘içindeki bileşenler zararlıdır’ desem tepkiniz muhtemelen sıvının ne olduğunu anlama yönünde olurdu. İçinde ne olabilir, H2O olabilir ya da hidrojen peroksit H2O2 olabilir ki o da sıvıdır. İlki hayat verir, ikincisi öldürür. Kolesterol konusunda yapılan saçmalık, verdiğim örneğe benzer şekilde, bardakta ne olduğu söylenmeden size sıvının zararlı olduğunun söylenmesidir. Kolesterolün zararlı olduğu yönündeki yaygın teoride, yöntem yanlış, matematiksel ve mantıksal değil.

Öyleyse neden bize sürekli kolesterolden kaçınmamız gerektiğini söyleyen görüş hakim?
Bu kaçınılmaz. Dünyadaki 8 milyar insanın 45 yaşından sonra en az yüzde 30 ila 40’ında kolesterol yükselmek zorunda. Eğer kolesterolün yüksek oluşunu bir hastalık olarak gösterip bunu düşürecek bir alternatif gösterecek olursanız, sürekli ve muazzam bir para kazanırsınız.. Kardiyologlar ölüm oranları ile kolesterol yüksekliği arasındaki ilişkiye asla girmezler. Çünkü yaşlılarda kolesterol düzeyi yükseldikçe ölüm oranı azalır. Yüksek kolesterol zararlı diyen uzmanların söylediklerinin tam tersi bir durum yani.

Kolesterolün düşük tutulması gerektiği yönündeki yaygın kanıya siz neden katılmıyorsunuz?
Organizmada bazı moleküller yükseliyorsa bu, bir hastalıkla ilişkilidir. Mesela bir enfeksiyonda kandaki lökosit sayınız artar, ateşiniz yükselir. Doktor size ‘Kandaki lökosit sayınız sizi hasta etti’ demez, ‘Hastalığınızdan dolayı lökosit sayınız arttı’ der. Enfeksiyona neden olan bakteriyi verdiği ilaçla öldürür ve lökosit sayısı normale iner. Aynı mantık kolesterol için de geçerlidir. Kolesterolün yüksekliğini hiçbir hastalıkla ilişkilendiremediler. Bu yüzden de doğrudan kolesterolü hedef aldılar. İlaç tüketimine dayalı sistem işliyor

Yaygın bir kanaat var, ‘kolesterolümüz düşükse sağlıklıyız ve kalp rahatsızlıkları açısından risk altında değiliz’ şeklinde. Siz bunun doğru olmadığını söylüyorsunuz, neden?
Bir yığın araştırma var, kolesterolü ortalamadan düşük olanların başka hastalıklara çok daha fazla yakalandıkları yönünde. Ancak bunları söylemek size ticari açıdan bir şey kazandırmaz, kaybettirir. O yüzden ibre daha çok kolesterol karşıtı kampanya yürütenler lehinde çalışır.
Tıbbın ticari bir faaliyete dönüştürülmesinden mi kaynaklanıyor bu?
Sanayiciler artık ciddi yatırımlar yapıyorlar. Çünkü çok büyük bir rant var ortada. 1960’lara 70’lere kadar bu böyle değildi, tıp safiyane amaçlarla yapılıyordu. 40 yıldır ilaç tüketimine dayalı bir anlayış ve sistem geliştiriliyor. İlaç sanayii, hastalığı değil, belirtilerini yok edecek ilaçlara yöneldi. Mesela başınız ağrıyorsa onun gerçek nedenini bilmeyi değil, ağrısını dindiren ilaçlar vermeyi öneriyor tıp. Sebebi bilinip tedavi edilecekken migrenin 50 bin çeşidi üretilir, bunların yüzlerce ilacı çıkar. Hastalar bu ilaçları kullanır, ağrıları yıllarca devam eder. İşte ilaç sanayiinin de aradığı budur. Kolesterol ilacı da kullanmak tam bir abonelik sistemidir, 40 yıl kullanırsınız.

Kolesterolün düşürülmesinde kullanılan ‘statin’lerin zararlı olduğu iddiasına ne diyorsunuz?
Mesela vücudunuzda enerji santralı olan bir madde vardır ve bunu bu ilaçlar tahrip eder. Bu ilaçları kullananlar zaten halsizlikten şikayet ederler. Bütünüyle emin değiliz, ama teorik olarak baktığımızda kansere de sebep olma ihtimali var. Diyorlar ki ‘madem öyle ispat edin’. Asıl siz bu ilacın zararsız olduğunu ispat etmek durumundasınız. Ve bunu ispat etmek için trilyonlar harcamanız gerekir.
Vücutta mikropsuz bir iltihap vardır. Vücut bunu kolesterol ile tamir etmeye çalıştığı için kolesterol oranını yükseltir. Kolesterol bir tamir materyalidir orada. Bu, bir yangın mahallindeki itfaiyeyi görünce ‘itfaiye yangın çıkarıyor’ demenize benzer. Çünkü bundan büyük paralar kazanılıyor. Tıpta bu kadar ilerleme ve kolesterollü gıdaların tüketiminde büyük bir azalma varken neden koroner kalp rahatsızlıklarında muazzam bir artış var?

Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

BRAIN DAMAGING HABITS (Beyine zarar veren alışkanlıklar)

1. No Breakfast (Kahvaltı etmemek)
People who do not take breakfast are going to have a lower blood sugar
level. This leads to an insufficient supply of nutrients to the brain
causing brain degeneration.

(Kahvaltı etmeyen kişiler, düşük bir kan şekeri seviyesine sahip olur. Bu durum beyin için yetersiz besin tedarik edilmesine ve sonunda beyin dejenerasyonuna yol açar.).

2 . Overeating (Aşırı yeme)
It causes hardening of the brain arteries, leading to a decrease in mental
power.
(Beyin arterlerinin sertleşmesine neden olarak, zihin gücünün azalmasına yol açar).

3. Smoking (Sigara içmek)

It causes multiple brain shrinkage and may lead to Alzheimer disease. (Çoklu beyin büzülmesine neden olur ve Alzheimer hastalığına yol açabilir).

4. High Sugar consumption (Yüksek şeker tüketimi)

Too much sugar will interrupt the absorption of proteins and nutrients causing malnutrition and may interfere with brain development.
(Çok fazla şeker proteinlerin ve besinlerin emilmesini durdurur ve dengesiz beslenmeye neden olur ve beynin gelişmesine engel olabilir.)

5. Air Pollution (Hava kirlenmesi)

The brain is the largest oxygen consumer in our body. Inhaling polluted air decreases the supply of oxygen to the brain, bringing about a decrease in brain efficiency.
(Beyin vücudumuzda en çok oksijen tüketen organdır. Kirli havanın teneffüs edilmesi, beyne giden oksijeni azaltır ve beynin veriminde düşüş yaratır).

6 . Sleep Deprivation (uyku yetersizliği)

Sleep allows our brain to rest. Long term deprivation from sleep will accelerate the death of brain cells.
(Uyku beynimizin dinlenmesini sağlar. Uykudan uzun vadeli yoksunluk beyin hücrelerinin ölmesini hızlandırır.)

7. Head covered while sleeping (Uyurken kafayı örtmek)

Sleeping with the head covered increases the concentration of carbon dioxide and decrease concentration of oxygen that may lead to brain damaging effects.

(Kafayı örterek uyumak, karbondioksit konsantrasyonunu arttırır ve beyne hasar veren etkilere yol açabilir.)

8. Working your brain during illness (Hastalık sırasında beyni çalıştırmak)
Working hard or studying with sickness may lead to a decrease in effectiveness of the brain as well as damage the brain.

(Hasta iken çok çalışmak veya öğrenmek beyin etkenliğinin azalmasına yol açabilir ve ayrıca beyne hasar verebilir.)

9. Lacking in stimulating thoughts (Uyarıcı düşüncelerde eksiklik)
Thinking is the best way to train our brain, lacking in brain stimulation thoughts may cause brain shrinkage. Crosswords and Sudoku provide good exercises.

(Düşünmek beyin jimnastiği için en iyi yoldur, beyni uyaran düşüncelerin eksikliği beyin daralmasına yol açabilir. Çapraz bulmaca ve Sudoku iyi egzersiz sağlar.)

10. Talking Rarely (Az konuşmak)
Intellectual conversations will promote the efficiency of the brain.

(Zihinsel sohbetler beynin etkinliğini geliştirir.)

THE MAIN CAUSES OF LIVER DAMAGE ARE:
(Karaciğer hasarının ana nedenleri

1. Sleeping too late and waking up too late.
Çok geç uyuma ve çok geç kalkma.)

2. Not urinating in the morning.

(Sabahları çiş yapmamak)

3. Too much eating.
(çok fazla yemek)

4. Skipping breakfast.
(Kahvaltıyı atlamak)

5. Consuming too much medication.
(Çok fazla ilaç tüketmek)

6. Consuming too much preservatives, additives, food coloring, and artificial sweetener.
(Çok fazla koruyucu, gıda katkısı, gıda boyası ve yapay tatlandırıcı tüketmek)

7. Consuming unhealthy cooking oil. (Sağlıksız pişirme yağı tüketmek)
As much as possible reduce cooking oil use when frying, which includes even the best cooking oils like olive oil. Do not consume fried foods when you are tired, except if the body is very fit.
(İçinde en iyi pişirme yağı olan zeytinyağı bile olsa, kızartma yaparken mümkün olduğunca pişirme yağını azaltın. Yorgun olduğunuzda, eğer vücudunuz formda (zinde) değilse kızarmış gıdalar tüketmeyin.)

8. Consuming raw (or overly done) foods also adds to the burden of liver.
Veggies should be eaten raw or cooked 3-5 parts. Fried veggies should be
finished in one sitting, do not store.
[Çiğ (veya fazla pişmiş) gıdaların da tüketilmesi karaciğere ağır yük olur. Sebzeler çiğ veya 3-5 kısım pişirilerek yenmelidir. Kızarmış sebzeler bir öğünde bitirilmeli, saklanmamalıdır.]

THE TOP FIVE CANCER CAUSING FOODS ARE:
(Kansere en çok neden olan 5 gıda)

1. Hot Dogs (Sosisli sandviç)

Because they are high in nitrates. the Cancer Prevention Coalition advises that children eat no more than 12 hot dogs a month. If you can’t live without hot dogs, buy those made without sodium nitrate.

(Zira içinde çok fazla nitrat vardır. Kanser koruma koalisyonu, çocukların ayda 12 adetten fazla sosisli sandviç yememelerini önermektedir. Sosisli sandviçsiz yapamıyorsanız, sodyum nitratsız yapılan cinsini satın alın.)

2. Processed meats and Bacon (İşlenmiş et ve domuz pastırması)

Also high in the same sodium nitrates found in hot dogs, bacon, and other
processed meats raise the risk of heart disease. The saturated fat in bacon
also contributes to cancer.
(Sosisli sandviçte, domuz pastırmasında ve diğer işlenmiş etlerde bulunan aynı yüksek sodyum nitrat aynı şekilde kalp hastalığı riskini yükseltir. Domuz pastırmasında doymuş yağın aynı şekilde kanserde payı olur.)

3. Doughnuts (yağda kızarmış şekerli çörek veya lokma)

Doughnuts are cancer-causing double trouble. First, they are made with white flour, sugar, and hydrogenated oils, then fried at high temperatures.
Doughnuts, may be the worst food you can possibly eat to raise your risk of cancer.
(Lokmalar kansere yol açan çiftli dertlerdir. Birincisi, bunlar beyaz undan, şekerden ve hidrojene yağdan yapılır, sonra yüksek ısıda kızartılır. Bunlar, belki de kanser riskini arttırmak için yiyebileceğiniz en kötü yiyecektir.

4. French fries (kızarmış patates)

Like doughnuts, French fries are made with hydrogenated oils and then fried at high temperatures. They also contain cancer- causing acryl amides which occur during the frying process. They should be called cancer fries, not French fries.
(Lokmalar gibi, kızarmış patates de hidrojene yağdan yapılır, sonra yüksek ısıda kızartılır. Bunlar ayrıca, kızarma işlemi sırasında ortaya çıkan ve kansere neden olan akrilamid maddesini de içerir. Bunlara “French fries” değil, “kanser fries” olarak çağırılmalıdır.)

5. Chips, crackers, and cookies (Cips, kraker ve kurabiye, bisküi)

All are usually made with white flour and sugar. Even the ones whose labels claim to be free of trans-fats generally contain small amounts of
trans-fats.
(Tümü genellikle beyaz un ve şekerden yapılır. Etiketinde “trans yağlar içermez” yazılı olsa bile, genellikle az miktarda trans yağ vardır.)

Kategoriler
Cinsellik Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

Sağlıklı ve Mutlu Yaşamın Sırları

1. Vücudunuza çok dar gelen kıyafet giymeyin.

2. İlaçla yaşamaktan kaçının.

3. Randevularınızı önceden ayarlayın.

4. Hafızanıza güvenmeyin; mutlaka yazın.

5. Aracınızı, bozulmadan servise götürüp bakım yaptırın.

6. Her kilidin yedek anahtarını yaptırın ve belli yerlerde bulundurun.

7. Daha sık ‘hayır’ deyin.

8. Yapacaklarınızı öncelik sırasına sokun.

9. Zamanınızı israf etmeyin.

10. Öğle ve akşam yemeklerini basitleştirin.

11. Kötümser insanlardan uzak durun.

12. Önemli evrakın birden fazla fotokopisini çektirin.

13. Evde çalışmayan ne varsa tamir ettirin.

14. Yapmaktan hoşlanmadığınız işler için yardım isteyin.

15. İhtiyaçlarınızı önceden belirleyin.

16. Bir defada yapılması zor büyük işleri, küçük parçalara ayırın.

17. Etrafı toplayın, dağınıklıktan kurtulun.

18. Gülümseyin.

19. Bebekleri gıdıklayın.

20. Dost bir kediyi veya köpeği okşayın.

21. Kendinizi, bütün soruların cevabını bilmekle yükümlü hissetmeyin. Bazı şeyleri de bilmeyin.

22. Karşılaştığınız insanlara, onların hoşuna gidecek bir şey söyleyin.

23. Yağmur yağmasını isteyin; yağınca yağmurda yürüyün.

24. Arada bir çarşı hamama gidin.

25. Kendi kendinize, nerede eski günler, her şey daha güzeldi demekten vazgeçin.

26. Verdiğiniz kararın ne anlama geldiğini iyi düşünün.

27. Kendinize güvenin.

28. Nüktedan olun.

29. Sizi mutlu edecek bir şey yapmayı yarına bırakmayın.

30. Hiç tanımadığınız insanlara yürekten bir merhaba deyin.

31. Eski bir arkadaşlarınızla karşılaşınca ona sıkıca bir sarılın.

32. Hava açıksa, gece yıldızları seyredin.

33. Bir şarkıyı ıslıkla çalmayı öğrenin.

34. Arada bir şiir okuyun.

35. Kendinize bir demet çiçek alın. Bir çiçek koklayın.

36. Yardım istemekten çekinmeyin; alamazsanız üzülmeyin.

37. Görünüşünüze özen gösterin.

38. Her şeyi kararında yapın; ifrata kaçmayın.

39. Nerede gerekiyorsa, orada mutlaka gerekli emniyet tedbirini alın.

40. Daima daha iyisini yapmaya çalışın, ama mükemmeliyetçi olmayın.

41. Resim ve heykel sergilerini gezin.

42. Ayakkabınızı boyatın.

43. Berbere gidin.

44. Kendi kendinize bir şarkı mırıldanın.

45. İyi bir müzik dinleyicisi olun.

46. Kendi kendinize yetmeyi öğrenin.

47. Her gün biraz idman yapın; her fırsatta yürüyün.

48. Dünyanın en yetenekli insanı olmadığınızı kabul edin; gerekiyorsa elimden ancak bu kadar geliyor deyin.

49. Yeni moda birkaç şarkıların sözlerini ezberleyin.

50. İşe erken gidin.

51. İşe her gün aynı yoldan gitmeyin.

52. Amirinizden izin alıp bazen işten erken çıkın.

53. Kırlarda dolaşın.

54. Maça gidip bağırın.

55. Başkaları dilemeden, siz onlara iyi günler dileyin.

56. Teşekkür edin.

57. Arabanıza güzel koku yayan bir alet koyun.

58. Evde kendi kendinize yemek pişirin, güzel bir sofra kurun, sonra da afiyetle yiyin.

59. Başkalarını adam etmekten vazgeçin.

60. Severken karşılık beklemeyin.

61. Sinemada film seyrederken patlamış mısır atıştırın.

62. Bir ağaç, olmazsa bir çiçek dikin.

63. Şişmanlamayın.

64. Hatıra defteri tutun.

65. Bir hela temizleyin.

66. Kağıttan bir uçak yapıp uçurun.

67. Bir derneğe veya kulübe girin, arkadaş edinin, toplantılara katılın..

68. Mutlaka yeterince uyuyun.

69. Az konuşun, çok dinleyin.

70. İş arkadaşlarınıza ve dostlarınıza iltifatı esirgemeyin.

71. Bir güne yapılacak çok şey tıkıştırmayın.

72. Acelesiz yaşayın; daha önünüzde yaşanacak çok güzel günler var.

73. Stresli davranmak, doğuştan gelen değil, sonradan kazanılan kötü bir huydur; bunu unutmayın.

74. Son söz:
Öfkeyi, kendinize zevk edinmeyin.

Kategoriler
Bilişim Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

Sirkenin Marifetleri, Sırları

Bilgisayar ve çevre birimleri temizler:
Bilgisayarınız, yazıcınız, faks makineniz ve diğer ev ofis araçlarını tozdan uzak tutarsanız daha iyi çalışacaktır. Temizliğe başlamadan önce tüm ekipmanların kapalı olduğundan emin olun. Bir kaba eşit miktarlarda su ve sirke koyun. Temiz bir bezi bu karışımın içinde nemlendirin, asla sprey şişesi kullanmayın. Silmeye başlayın. Klavyenizin tuşları gibi dar yerleri silmek için ise elinizde birkaç pamuk tomarı bulundurun.
Bilgisayarınızın faresini temizler:
Eski model toplu farenizi temizlemek için yarı yarıya sirke-su karışımı kullanın. Öncelikle, topu farenin altından çıkarın. Karışıma batırarak nemlendirdiğiniz bezi sıktıktan sonra topu temizleyin ve fare üzerindeki parmak izlerini ve kirleri çıkarmak için farenin kendisini de silin. Topun yuvasını temizlemek için bir parça nemlendirilmiş pamuk kullanın, topu yerine takmadan önce birkaç saat kurumasını bekleyin.
Duman kokusunu giderir:
Eğer eti pişirirken yaktıysanız ya da evinizde ard arda sigara içiliyorsa, kokunun en yoğun olduğu yere, dörtte üçünü üzüm ya da elma sirkesiyle doldurduğunuz bir kase koyarak duman kokusunu giderebilirsiniz. Koku evinizin tümüne dağıldıysa farklı odalarda birkaç kase kullanabilirsiniz. Koku bir günden daha kısa sürede kaybolacaktır.
Küf lekesini yok eder: Küf lekelerini çıkarmak için sirkeye başvurun. Sirkeyi ilave havalandırma olmaksızın güvenle kullanabilir ve her yüzeye uygulayabilirsiniz. Sirkeyi banyonun demirbaş eşyalarında, fayanslarda, mobilyalarda, boyalı yüzeylerde, plastik perdelerde ve buna benzer birçok yüzeyde kullanabilirsiniz. Hafif lekeler için, sirkeyi eşit miktarda suyla seyreltin.
Krom ve paslanmaz çeliği temizler: Evinizdeki krom ve paslanmaz çeliği temizlemek için, sprey şişesine koyduğunuz seyreltilmiş sirkeyle ve yumuşak bir bezle parlatabilirsiniz.

Gümüşlerinizi parlatır: Gümüş bilezik, yüzük ve diğer takılarınızın yanında evdeki gümüş eşyalarınızın yeni gibi parlaması için yarım bardak sirke ve 2 yemek kaşığı karbonat karıştırdığınız suyun içinde 2-3 saat bekletin. Sonra soğuk suyun altında durulayın ve yumuşak bir bezle kurutun.

Tükenmez kalem lekelerini siler: Tükenmez kalem lekesi olan yere kumaş ya da sünger kullanarak biraz sirke bastırın. Leke çıkana kadar bu işlemi tekrarlayın.
Yapıştırıcıları, fiyat etiketlerini çıkarır: Çocuğunuzun mobilyanıza ya da duvarınıza yapıştırdığı etiketileri çıkarmak için, kenarlarına ve köşelerine biraz sirkeyi emdirin ve dikkatlice kredi kartı ya da plastik telefon kartıyla kazıyın. Cam, plastik gibi yüzeylerdeki fiyat etiketlerini çıkarmak için üzerine biraz daha fazla sirke dökün, birkaç dakika bekleyin ve temiz bir kumaşla çıkarın.
Makasınızı parlatır:
Makasınız kirlendiğinde ve yapışkan olduğunda yıkamak için su kullanmayın. Bunun yerine makasınızın keskin kısmını sirkeye batırılmış bir bezle temizleyin ve sonra kurutun.
Kokan tuvaletinizi tazeler: Öncelikle banyonuzdaki eşyaları dışarı çıkarın, sonra duvarları, tavanı ve zemini, 4 litre suya karıştıracağınız 1 fincan sirke ve 1 fincan amonyak ve ¼ fincan karbonat ile yıkayın. Tuvaletin kapısını açık bırakın ve eşyalarınızı içeriye yerleştirmeden önce içerinin kurumasına izin verin.
Halılarınızı eski haline getirir: Eğer halılarınız eskimiş ve kirli görünüyorsa, eskisi gibi parlak ve canlı görünmeleri için 4 litre suyun için 1 fincan sirke kattığınız suya çalı süpürgeyi daldırın ve bununla halınızı süpürün. Halınızın ucundaki rengi atmış iplikler de ışıldayacak ve bu solüsyonu durulamanıza gerek yok.
Halıdaki lekeleri çıkarır: Halınızdaki lekeleri sirkeyle çıkarmak için,
Hafif lekeler için yarım fincan sirke içinde 2 çorba kaşığı tuzu eritin, bu suyla lekeli yeri ovalayın, kurumasını bekleyip, elektrik süpürgesiyle süpürün.
Daha büyük ve koyu lekeler için, karışıma 2 çorba kaşığı boraks ekleyin ve aynı şekilde temizleyin.
Daha inatçı ve halının içine işlemiş kir ve lekeler için, 1 yemek kaşığı sirke ile bir yemek kaşığı mısır nişastasından macun yapın ve kuru biz bez kullanarak lekenin içine iyice ovalayarak yedirin ve 2 gün bu şekilde bekleyin, sonra süpürün.
Leke çıkarıcı sprey hazırlamak için, şişeyi 5 ölçü su ve 1 ölçü sirkeyle doldurun. İkinci bir şişeyi de 1 ölçü köpüksüz amonyak ve 5 ölçü suyla doldurun. Lekeye bu karışımı yedirin. Birkaç dakika bekleyin sonra temiz, kuru bir bezle kurutun. Leke çıkana kadar bunu tekrar edin.
Mum lekesini yok eder: Romantik bir gecenin ışıltısı olan mumlar, ahşap mobilyalarınızda genellikle leke bırakır. Bu lekeyi çıkarırken, lekeyi yumuşatmak için fön makinesini en sıcak ayarına getirin ve kağıt havluyla kurutabildiğiniz kadar kurutun. Sonra, eşit miktardaki su-sirke karışımına batırılmış kumaş ile ovalayın. Yumuşak ve emici bir bezle kurulayın.
Mobilyalardaki su lekesini çıkarır: Ahşap mobilyalar üzerine bırakılan ıslak bardakların bıraktığı beyaz halkaları çıkarmak için eşit oranda sirke, zeytinyağını karıştırın ve bu karışımı yumuşak bir bezle lekeye uygulayın. Parlatmak için ise başka temiz ve yumuşak bez kullanın.
Mutfakta ve yemek pişirirken
Buzdolabınızı temizler: Kapının sızdırmaz contası ve sebze-meyve gözleri de dahil buzdolabınızın içini ve dışını temizlemek için eşit miktarlarda su ve sirkeyi karıştırın. Küf oluşumunu önlemek için, iç kapıları ve içteki gözleri bez üzerine sirke dökerek silin. Ayrıca, buzdolabınızın üzerinde birikmiş toz ve kirleri silmek için seyreltilmiş sirke kullanabilirsiniz.
Mikrodalga fırınınızı buharla temizler: İçi ¼ fincan sirke ve 1 fincan suyla dolu cam kaseyi fırının içine yerleştirin ve en yüksek ısıda 5 dakika bekleyin. Kase soğuduğunda, bir kumaş ya da süngeri bu sıvıya batırın ve iç yüzeydeki lekeleri temizleyin.
Kesme tahtasını mikroplardan temizler: Her kullanımdan sonra, tahtaları doğrudan sirkeyle silip temizleyebilirsiniz. Sirkenin içindeki asetik asit, E.coli, Salmonella, and Staphylococcus gibi zararlı mikroplara karşı iyi bir dezenfektandır. Asla su ve bulaşık deterjanı kullanmayın. Çünkü, bu tahtanın liflerini zayıflatır.
Bulaşık makinenizi yıkayabilirsiniz: Bulaşık makinenizin performansını yüksek düzeyde tutmak ve sabun tabakası oluşumunu yok etmek için, ünitenin altına seyreltilmiş 1 fincan sirke dökün ya da üstteki rafa bir kasenin içine sirke koyun. Sonra bulaşık makinenizi bulaşık ya da detarjan koymadan tam devir çalıştırın. Özellikle suyunuz sertse, bunu ayda bir tekrarlayın. Ancak, bu işlemi uygulamadan önce bulaşık makinenizin kullanım klavuzuna bir göz atın.
Porselen, kristal ve çam eşyalarınızı temizler: Cam eşyalarınızı parlatmak için durulama suyuna sirke ekleyebilirsiniz. Cam eşyalarınızı her gün parlaması için, bulaşık makinenizin durulama devrine ¼ fincan sirke ekleyin.
Kristal eşyalarınızı parlatmak için bulaşık makinenizi durulama suyuna 2 yemek kaşığı sirke ekleyin. Sonra, bunları 3 ölçü su ve 1 ölçü sirke ile hazırladığınız su ile durulayın ve açık havada kurutun.
Fincanlardan çay, kahve lekelerini çıkarır: Bunun için, eşit miktarda sirke ve tuzla ovalamayı deneyin, sonra bunları ılık suyun altında durulayın.
Su ısıtıcınızı (kettle) temizlemek için: Makinenizde biriken kireç ve mineral kalıntılarını temizlemek için, 3 fincan sirkeyi 5 dakika süreyle iyice kaynatın ve sirkeyi gece boyunca içinde bırakın. Ertesi gün soğuk suyla durulayın.
Kızartma sonrası temizlik yapar: Kızartma işini bitirdiğinizde ocağın üstüne, duvarlara sıçrayan yağ damlacıklarını temizlemek için, bunları seyreltilmiş sirkeye batırılmış sünger ile silebilirsiniz. Durulamak için soğuk suyla ıslatılmış başka bir sünger kullanın, sonra da yumuşak bir bezle kurutun.
Kızartma tavanızı korur: Kızartma tavanızda 10 dakika boyunca 2 fincan sirke kaynatmak, birkaç ay boyunca yiyeceklerinizin yapışmasını önler.
Mutfağınızın havasını temizler: Mutfağınıza dün pişirdiğiniz yemeğin kokusu sindiyse, 1 fincan suya yarım fincan sirke karıştırın. Ve karışım buharlaşana kadar kaynatın.
Yumurtanızı daha iyi haşlamanıza yardım eder: Yumurta haşladığınız suya litre başına 2 yemek kaşığı sirke ekleyerek, yumurtanızın çatlamasını önleyebilir ve kabuğunun daha kolay soyulmasını sağlayabilirsiniz.
Sebze ve meyvelerinizi temizler: Meyve ve sebzelerinizi yemeden önce, gizli kirleri, tarım ilaçlarını ve hatta küçük böcekleri yok etmek için, 4 litre soğuk suyun içine 4 yemek kaşığı elma sirkesi koyun, sebze ve meyvelerinizi bunun içinde durulayın.
Elinizdeki kokuları çıkarır: Yemek hazırladıktan sonra ellerinize sinen soğan, sarımsak ve balık kokusunu çıkarmak çok zordur. Sebzelerinizi dilimlemeden ya da balıkları temizlemeden önce biraz saf sirkeyle ellerinizi ovalamanız işe yarayacaktır.
Nefesinizi tazeler: Soğanlı ya da sarımsaklı bir yemekten sonra nefesinizin kısa sürede güzel kokmasının ve tazelenmesinin yolu, bir bardak ılık suyun içine 2 yemek kaşığı elma sirkesi ve 1 çay kaşığı tuzu eritip bununla ağzınızı durulamaktır.
Boğaz ağrısını hafifletir: 3 şekilde boğaz ağrısına iyi gelir;
Boğazınız öksürükten dolayı tahriş olduysa ya da konuşmaktan ve şarkı söylemekten dolayı ağrıyorsa, bir bardak ılık suda 1 yemek kaşığı elma sirkesiyle 1 çay kaşığı tuzu eritin ve bununla günde birkaç kez gargara yapın.
Boğazınız grip ya da soğuk algınlığından dolayı ağrıyorsa, bir tatlı kaşığı elma sirkesi ile 1 tatlı kağığı balı karıştırın ve 4 saatte bir, 1 yemek kaşığı yutun.
Öksürük ve boğaz ağrısını hafifletmek için, yarım fincan sirke, yarım fincan su, 4 çay kaşığı bal ile 1 çay kaşığı acı sosu karıştırın. Günde 4-5 kez, 1 yemek kaşığı için. Birini özellikle yatmadan önce için. 1 yaşın altındaki bebeklerinize bal vermemeniz gerektiğini unutmayın.

Kategoriler
Cinsellik Gerekli Bilgiler Sağlık

Cilt Bakımı Yüz Bakımı Sivilceler

Ciltte yaşlanmaya, sivilcelere, yaralanmalara ve güneş ışınlarının olumsuz etkilerine bağlı olarak ortaya çıkan kırışıklık, leke, şekil bozukluğu gibi estetik kusurların düzeltilmesi için kullanılan soft yöntemler büyük ilgi görüyor. Acı çekmeden, normal yaşamı etkilemeden uygulanır olması soft yöntemlere üstünlük sağlıyor. Kişinin estetik sorununun niteliğine ve beklentilerine göre muayeneden sonra hangi yöntemin kullanılacağına karar veriliyor.

Dolgu maddeleri enjeksiyonu

Dolgu maddelerin cilt içine enjekte edilmesiyle, kırışıklık bölgesinde hacim yaratılarak kırışıklık çizgileri düzeltiliyor. Dolgu maddeleri, yüzdeki yaşlılık çizgileri, yaralanmalarla oluşan çizgiler, yüzdeki şekil bozuklukları, kişinin derin sivilce izleri gibi sorunlarda tercih ediliyor. Ayrıca kişinin dudak kalınlaştırma, dudak şekillendirme gibi estetik değişiklik taleplerinde de bu yöntemler rahatlıkla uygulanabiliyor.

Dolgu yapılmasında kullanılan birçok madde bulunmaktadır. Bunlar sıvı parafin, sıvı silikon (ülkemizde kullanımı yasal değil) kolajen, hyalüronik asit, otolog yağ, otolog kolajen gibi maddelerdir. Kliniğimizde uygulanan dolgu maddesi, stabilize edilmiş hyalüronik asittir. Tamamen organizmaya uyumlu ve organizma tarafından eritilebilen doğal bir maddedir. Fonksiyonu, vücudun kendi hyalüronik asidinin tüketildiği yere hacim eklemektir.

Kalıcılığı ne kadar?

Dolgu maddeleri enjeksiyonun kalıcılık süresi 5 -12 ay arasında değişiyor. Metabolizmanın, hyalüronik asidi su ve karbonhidrata dönüştürmektedir. Büyüme faktörleri ve hormonlar, glikoz ve oksijen gibi önemli besleyici ajanların serbest geçişine olanak verir. Hyalüronik asit jelinin parçaları arasında hücreler dolaşabilir ve sağlıklı bir cilt ortaya çıkar. Test ihtiyacı olmadığından kişi hemen uygulamaya alınabilir, anında tatmin sağlar. Enjeksiyonun hemen sonrasında kişi normal yaşantısını sürdürebilir. Her yaşta uygulanabilir. İstenildiği sıklıkta tekrar edilebilir. Alerji riski yoktur.

BT-A (Botilinum Toksin – A) enjeksiyonu

BT-A, 1980 yılından bu yana tıbbın çeşitli alanlarında başarıyla kullanılıyor. Bazı kişilerin alışkanlık olarak kaşlarını çatmasıyla zamanla o bölgedeki çizgiler belirginleşmekte, bu da hoş olmayan bir yüz ifadesine neden olmaktadır. BT-A enjeksiyonu en sık, alın, iki kaşın arası, göz çevresi, çene ve dudak çevresindeki çizgilere uygulanmaktadır. Bu bölgelerin sinir ileti bozukluğuna ait anormalliklerinde özellikle tercih edilir. BT-A enjeksiyonunun etkisinin kalıcılığı kişiden kişiye değişiklik gösterir. Ortalama 4 -12 ay kalıcı etki elde edilir. Hiçbir sistemik yan etki gözlenmemiştir. Uygulamanın isteğe bağlı tekrarı mümkündür. BT-A enjeksiyonu uzman doktorlar tarafından yapılmadığında, kaş ve göz kapağı düşmesi, göz altı şişmesi gibi geçici yan etkiler görülebilir. BT-A uygulaması öncesi, hekimin, hastanın yüzündeki patalojiyi iyi belirlemesi, uygulayacağı dozu ve yöntemi belirlemesi gerekir.

BT-A enjeksiyonunun diğer kullanım alanları

BT-A enjeksiyonunun diğer kullanım alanları olarak, koltuk altı, el ve ayak gibi bölgelerdeki aşırı terlemeyi azaltmak amacıyla da uygulanabildiğini belirtiliyor. BT-A’nın ter bezlerinin yakınına enjekte edilmesi ile o bölgede, kişiden kişiye değişiklik gösteren biçimde 4 – 12 ay süreyle terlemenin azaltılması sağlanabiliyor.

BT-A enjeksiyonu yapılabilmesi için, kişide, başka hiçbir kas hastalığının bulunmaması ve en az 1 ay öncesinden o kişinin yüzüne, başka herhangi bir uygulama yapılmamış olması gerekiyor.

BT-A enjeksiyonuna bağlı olarak henüz bildirilmiş ciddi ya da kalıcı bir yan etki bulunmaması, bu uygulamanın önemli bir özelliği olarak kabul ediliyor.

Kimyasal peeling nedir?

Cildin zarar görmüş tabakasının değişik kimyasal maddelerin farklı konsantrasyonlarda kullanılarak kaldırılması işlemine peeling adı veriliyor. Kimyasal peeling TCA, rezorsin, laktik asit, sitrik asit, glikolik asit gibi birçok maddeyle yapılabiliyor. Bu yöntemlerden hangisinin hastaya uygulanacağına hekim karar veriyor. Kimyasal peeling, güneş hasarı sonucu oluşmuş ince çizgilerin hafifletilmesi ve kalın çizgilerin inceltilmesi, sivilce tedavisi, sivilce izlerinin hafifletilmesi, cildin yumuşaklığını artırarak, kuru kaba yapısının giderilmesi, parlaklığının artırılması ve ayrıca çeşitli dermatolojik bozukluklarda uzman hekimler tarafından uygulanan bir yöntemdir. Peeling öncesinde hasta-doktor beklentilerini, hastanın ulaşmak istediği iyilik, elde edilebilecek iyileşmenin seviyesi, hastanın tıbbi geçmişi, hastanın daha önce kullandığı ürünler ya da görebileceği tedavileri içeren karşılıklı tartışma, tedavinin başarısı için gereklidir. Hastanın yaşı, cilt tipi, cinsi, vücudunda düzeltme ihtiyacı gördüğü bölgelere göre kimyasal maddenin konsantrasyonu, süresi ve seans sayısı ayarlanır. Ortalama 8-10 seanstır.

Hangi durumlarda uygulanmaz?

Kimyasal peelingin uygulanamayacağı durumlar da bulunuyor. Bu nedenle hekimin, hastanın vücudunda, peeling yapılacak bölgeyi dikkatlice muayene edip karar vermesi büyük önem taşıyor. Aktif herpes enfeksiyonu (uçuk) bulunan, yeni operasyon geçirmiş, radyoterapi gören, cildinde yara izi oluşma ihtimali olan, siğil bulunan kişilerde kullanımı uygun değil. Ayrıca son bir ayda krioterapi (soğuk tedavisi) uygulanması ve bazı ilaçların kullanımı da kimyasal peeling uygulamasının yapılmaması gereken durumlar arasında yer alıyor. Kimyasal peeling uygulandıktan sonra o bölge güneşe maruz bırakılmamalı, ayrıca tahriş yapabilecek her türlü etkiden korunmalıdır.

Krioterapi -Soğuk tedavisi

Krioterapide, kaynama derecesi çok düşük bazı gazlar uygulanarak vücudun bir bölgesi istenilen soğutulma derecesine getiriliyor. Bu sayede güneş etkisiyle oluşan kahverengi yaşlılık lekeleri, et benleri, siğiller, virüs enfeksiyonlarının izleri başarıyla gideriliyor.

Krioterapiyle cildin yüzeyindeki istenmeyen oluşumların kaybolması sağlanıyor. Uygulanan endikasyonlarda başarı oranı çok yüksektir. Uygulama süresi çok kısadır. Herhangi bir lokal anestezi ya da cerrahi girişim gerektirmez. Kullanılan gaz, cildin yüzeyine sprey ya da dokundurma sistemiyle saniyelerle ifade edilebilecek kadar kısa süre uygulanır. Lezyonun özelliğine göre bir ya da birkaç seans yeterlidir. Uygulama sonrasında bir sızı olabilir. Krioterapi uygulandıktan sonra uygulama bölgesinde bir kızarıklık oluşur. İyileşme süreci vücudun onarım süreci kadardır. Kişide soğuğa karşı aşırı duyarlılık ya daönemli bir sistemik hastalığın bulunması durumunda krioterapi uygulanmıyor.

Kategoriler
Cinsellik Gerekli Bilgiler Sağlık

Güzellik Sırları

Güne zinde başlamak
Sabahları yorgun kalıyorsanız vücudunuzu toksinlerden arındırmak için bir bardak limonlu ılık su içebilir, cildinize de maden suyu ile masaj yaparsanız canlandırmış olursunuz.

Diş sağlığı
Diş etlerinizi kuvvetlendirmeniz için küçük taneli tuzları diş fırçanızın üzerine koyun. Daha sonra da diş etlerinize kadar dişlerinizi fırçalayın.

Susuz ciltler için
Vücudunuzda su eksikliği varsa badem özlü bakım kremleri kullanmalı ve yeşil çay içmelisiniz.

Buzlu dudak kremi
Eğer dudak kalemi kullanıyorsanız size önemli bir tavsiye. Kalemi kullanmadan önce buzlu bir kabın içinde bekletirseniz daha iyi sonuç alırsınız.

Ellere süt banyosu
Manikür yapılırken su yerine artık süt kullanılıyor. Ellerinizi en az beş dakika ılık sütün içinde dinlendiriseniz elleriniz ve özellikle tırnaklarınızın güçleneceklerini göreceksiniz.

Farların kullanımı
Eğer farlarınız göz kapaklarınızın üzerinde birikiyorsa kesinlikle yağ bazlı farlar kullanmayın. Yoğun renk pigmentleri içeren pudra farlardan kullanmalısınız. Hafif sedefli farlarda bu konuda çok kullanışlı. Çünkü içeriğindeki sedefli maddeler göz kapağının üzerine yapıştığı için birikme yapmaz.

Mat dudaklar için
Mat rujları seviyorsanız dudak kalemi kullanmalısınız. Böylece dudaklarınız parlamayacak ve çerçeveyi çok fazla taşırmadığınız sürece dudaklarınıza ayrı bir dolgunluk kazandıracaktır. Sadece dudak kalemi ile de dudaklarınıza renk verebilirsiniz. Ama burada dikkat etmeniz gereken bir nokta var; kalemi dudağınıza dik hareketlerle sürdükten sonra parmağınızla iyice dağıtmalısınız.

Göz makyajı temizliği
Göz makyajınızı temizlerken göz kapağı ve çeversini ovuşturmamalısınız. Bunun için kullandığınız ürünü göz kapağınıza sürdükten sonra bir parça pamukla göz pınarından dışarıya doğru hafif dairesel hareketlerle silin.

Cildiniz parlıyorsa
Cildinizi kurutmadan matlaştırmanız gerekir. Fondöteninizi sürmeden önce matlaştırıcı kremler kullanmalısınız. Ve günlük kremler kullanırken bunların jel olmalarına özen gösterin.

Rejim yaparken göğüsleriniz sarkarsa
Kadınların sıkı bir rejime girdiklerinde kilo vermekten göğüslerinin sarktığı görülür. Bu durumda proteini zengin rejimler yapmalısınız. Böylece elastin ve kolajen lifleri esnekliğini kaybetmemiş olur.

Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

Yeni Aspirin

Kendinize yardım ediniz.
Bayer dilin üzerinde hemen eriyecek kristal aspirin imal ediyor. Bu aspirinin tablet olandan daha etkin ve hızlı etkili olduğu söyleniyor.

Neden yatağınızın başucunda aspirin olsun?
Kalp krizleri hakkında
Sol kol ağrısı dışında başka işaretleri de var kalp krizinin..
Yoğun ense ağrısı, kusma, terleme de daha seyrek ama gözardı edilmemesi gereken belirtilerden.
Not: Kalp krizinde göğüste illa ki ağrı olacak diye bir şey yok!!.
Uykularında kalp krizi geçiren çoğu (yaklaşık 60%) insan, bir daha uyanamadı. Yine de, yoğun göğüs ağrısı ile de uyanabilirsiniz.
Diyelim ki başınıza geldi, derhal ağzınıza iki aspirin atın bir damla su ile yutun Sonra da:
– Yakında oturan bir akraba ya da arkadaşınızı arayın.
– “kalp krizi!” deyin
– 2 aspirin aldığınızı da söyleyin .
– Mutfak ya da holden bir sandalye alıp giriş kapısına yakın bir yere oturun ve, yardımın gelmesini bekleyin.

~Sakın yere uzanmayın!!!~

Kategoriler
Bilişim Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

Cep Telefonunun Tespit Edilen Zararları

Tıpkı sigaradaki gibi. 1960’larda, sigaranın sadece öksürüğe sebep olduğu söyleniyordu. Bugün artık çok iyi biliyoruz ki, kanserin baş etkenlerinden biri. Veriler gösteriyor ki abone başına aylık ortalama kullanım dakikası verileri (MoU) incelendiğinde, 2009’un ilk üç ayında 2008’in aynı dilimine göre hayli artmış. Anlayacağınız ceple yatıp ceple kalkmışız. Artış yüzdeleri Turkcell’de 45, Vodafone’da 13,7, Avea’da ise 8. Bir ayda Turkcell’li 107,1 dakika, Vodafone’lu 141 dakika, Avea’lı ise 188 dakika konuşmuş. Tabii bu sayılar ortalama. Günde yarım ya da bir saat konuşanlar var. Konuşma alışkanlığının yanı sıra teknolojiyi takipte de, kelimenin tam anlamıyla, ‘cep telefonu’ müptelasıyız. Ortalama cihaz yenileme süresi Avrupa’da 2 yıl iken, Türkiye’de 11 ay.

Her an ve her yerde ulaşılmayı sağlayan bu teknolojik ürün dünya genelinde büyük ilgi görüyor. Uluslararası araştırma şirketlerinden IDC’nin çalışması bunu doğruluyor. Geçen yılın ocak, şubat ve mart aylarında 290 milyon cep telefonu satılmış. Bu yılki satış global ekonomik krizin tesiriyle 244 milyona gerilemiş. Dünya Telekomünikasyon Birliği (ITU), bu yılbaşı cep abone sayısının 4 milyarı geçeceğini duyurmuştu. Mobil telefon daha ziyade gençler arasında revaçta. Türkiye’de Turkcell’in 36,4, Vodafone’un 15,5 ve Avea’nın 12,6 milyon abonesi var. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahibiz. Bu durum, cep telefonunun sağlığa zararında ülkemiz için yadsınamaz bir dezavantaj oluşturuyor.

TEHLİKEYİ KİM ÖRTÜYOR?

‘Elektromanyetik dalgaların insanda yol açtığı tahribatın açık bir dille ortaya konulmamasında teknoloji firmalarının baskıları ne derece etkin?’ sorusunun muhatapları, elbette ki hükûmetler. Birkaç dikkat çekici bilgiyle başlayalım. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), cep telefonları ve baz istasyonlarının yaydığı radyo dalgalarının meydana getirdiği elektromanyetik alanları, muhtemel kanserojen içeren 2-B grubuna dahil etti. İngiltere Radyolojik Koruma Kurulu da, cep telefonunun bilhassa küçük çocuklarda tümör riski doğurduğunu bildirdi. Çok yeni ve geniş çaplı araştırma sonuçları gerçekten vahim. ABD’li ve Danimarkalı bilim adamları 1990’ların sonunda dünyaya merhaba diyen 13 bin 159 çocuğu inceliyor. Belirliyorlar ki; hamileyken günde 2-3 defa cep telefonu kullananlarda, davranış bozukluğu yaşayan çocuk ihtimali yüzde 54 yükseliyor. Risk, çocuk ceple 7 yaşından evvel tanışırsa yüzde 80’lere fırlıyor. Bu annelerin çocuklarının karşı karşıya bulunduğu diğer risk yüzdeleri; hiperaktivitede 35, duygusal ve psikolojik problem yaşamada 25, arkadaşlarıyla sıkıntılı iletişim kurmada 34 ve çevresiyle uyum bozukluğunda 49 çoğalıyor.

Cebin sağlığa verdiği zararda ana unsur cihazın kullanım süresi ve kullanırken vücuda yakınlığı. Cep telefonu üreticileri ve onları destekleyen araştırmacılar maalesef bu kriterleri önemsemiyor. Radyo frekans dalgaları ve elektromanyetik alan iki türlü. İlki iyonlaştırıcı, ikincisi iyonlaştırıcısız. Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroşirurji Klinik Şefi Doç. Dr. İlhan Elmacı, cep telefonu kaynaklı dalga ve alanların iyonlaştırıcısızlığına sığınıldığının ve bu yüzden sağlığa zarar öngörülmediğinin altını çiziyor. Oysa gerçek sanıldığının tersine. Amerikan Ulusal Sağlık Örgütü’nün yayınlarını tarayan Doç. Dr. Elmacı, ‘mobil phone – brain’ (cep telefonu ve beyin) konulu 293 yayınla karşılaşıyor. 20’si 2009 tarihli. Yayınların çoğu, insan sağlığına maksimum değer atfeden Kuzey Avrupa ülkeleri ile Japonya’dan. “Bu alandaki araştırmalarda ciddi bir yoğunlaşma var.” diyen Doç. Elmacı, şu ana kadarki çalışmalarda varılan sonucu şöyle özetliyor: “10 yıl süreyle aynı el ve kulağını kullanarak cep telefonuyla konuşan kişide glial (beynin kendi hücrelerinden köken alan) beyin tümörü ve işitme siniri kökenli tümör oluşma ihtimali yüzde 30 artmaktadır.” Süredeki eşik 10 yıl, başka bir söyleyişle 2 bin saat. Zaten günde yarım saat cepten konuşan bir kişi yaklaşık 10 yılda saat limitini dolduruyor. GSM operatörlerinin ‘sınırsız konuş’ kampanyalarıyla olayın hangi boyutlara ulaştığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Kaba bir hesapla, günde 1 saatlik görüşme, tehlikenin kapıyı çalacağı yıl limitini 5’e indiriyor.

Çevreye dağılan radyasyon cep telefonu çaldığında ve aranan numaranın bağlandığı anlarda yoğunlaşıyor. Telefonun kulak mesafesindeki hayatiyet derecesi, konuşma süresindekini aratmıyor. Ha bir inç ( 1 inç 2,54 cm ), ha 8 inç dememek gerekiyor. Telefondaki çağrıyı onayladıktan ya da karşıya bağlandıktan bir iki saniye sonra kulağı cihaza yaklaştırmak da sağlık açısından göz ardı edilemez bir tedbir.

ÇOCUKLARI CEPTEN UZAK TUTUN

Doç. Dr. Elmacı’nın anlattığı bir ayrıntı, aynı zamanda biraz ürkütücü. Beynimiz yaratılıştan koruma altında. ‘Kan beyin bariyeri’ sayesinde her mikrop beyne geçemiyor. Bazı deney hayvanları üzerinde bu nüans irdelenmiş. Fareler bir hafta boyunca günde ikişer saat elektromanyetik alana bırakıldığında, koruyucu bariyerin bozulduğu; durumun, hayvanlarda baş ağrısı ve ateşlenme yaptığı belirlenmiş. Elmacı, araştırmaların, “cep telefonu sigaradan daha tehlikedir”, “çocuk elindeki cep telefonunu hemen bırak” netliği kazandığını söylüyor. Niçin çocuklar? Cevabı, Hayykitap’ın yayınladığı ‘Tehlikeli Oyuncak’ adlı eserin yazarlarından Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Şeker’den öğreniyoruz. Cep görüşmesinde radyasyonun yüzde 40-50’si kulak bölgesiyle kafatasını çevreliyor. Artanı geriye dönüyor. Ama çocukların kafatasları yetişkinlere nazaran bir hayli ince. Radyasyon çocuktaki beynin tümünü etkiliyor. Öte yandan gelişim çağındayken, vücuttaki her mekanizma etkilenmeye müsait. Şeker, “Fizikte rezonans denen bir olay vardır. Çocukların ölçüleri ile cep telefonu dalgaları birbirine çok yakındır. O nedenle çocuklar büyüklerden çok daha fazla enerjiye maruz kalırlar.” diyor. Medya çalışanları ve havaalanı radar görevlilerinin sık sık baş ağrısından yakınmalarının ardındaki gerçek de, elektromanyetik ortam imiş.

DOMATES BİLE BÜZÜLÜYOR

Şeker ilginç bir anekdot aktarıyor. Rusya’daki ABD elçiliğine Ruslar bilgi kotarmak gayesiyle epey bir müddet elektromanyetik şok uyguluyor. Amerikalılar olayı fark etmesine rağmen ‘zararsızdır’ düşüncesiyle aldırmıyor. 30 yılda dört elçiden üçü kanserden ölünce, elçilik Doğu Almanya’nın Bonn şehrine taşınıyor. Fransa’nın Clerment Ferrand Üniversitesi’ndeki cep telefonu deneyi de çok ilgi çekici. Le Parisien Gazetesi’nin manşetten duyurduğu deneyde, 10 dakika çalışan bir telefonun yanında duran domatesler yüksek oranda stres hormonu salgılıyor. 6 saat bittiğinde ezilip büzüşerek kendiliklerinden parçalanıyor.

Sakarya Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Çerezci’nin cep araştırmasında, ‘biyokimyasal reaksiyon’ ve ‘psikolojik bozukluk’ sonuçlarıyla karşılaşıldı. Cep başta konsantrasyonu ters yüz ediyordu. Sinirlilik, uyku düzensizliği, huysuzluk ve bitkinlik hâlleri sebebiyle yaşam kalitesi düşüyordu.

Dünyaca tanınan çok ödüllü beyin cerrahlarından Dr. Vini Gautam Krurana, cep telefonu hakkında yüzü aşkın araştırma ve incelemeye imza atmanın tecrübesiyle, kesinlikle bu cihazdan uzak durulmasını tavsiye ediyor. Önümüzdeki 10-15 yılda bu cihazdan dolayı ölen insan sayısında olağanüstü artışlar kaydedileceğini ileri süren uzman; cihazın sağlığı sigara, hatta asbestten dahi fazla zarara uğrattığını ifade ediyor. Krurana’ya göre, mutlaka bir gün cep telefonlarının üzerine de ‘sağlığa zararladır’ ibaresi yazılacak.

Aslında cep telefonu yakın tutulan her organı sağlıksızlaştırıyor. İşin açıkçası cebimizde baz istasyonu taşıyoruz. Genellikle kulak ve beyne yaklaştırıldığından bu organlarda gelişen zararlar öne çıkıyor. Dünyaca meşhur beyin cerrahımız Prof. Dr. Gazi Yaşargil’in cep telefonu kullanmayı hiç tercih etmediği bilgisini dilediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz. Üstelik yakın çevresine telkin ediyor bunu. İnsanlık acaba sigaradaki acı sonucun bir benzerini cepte de görmek için onlarca yıl bekleyecek mi? Genç Türkiye, ‘genç kanserliler ülkesi’ne dönüşmeden uyanma vakti şimdi!

Cep telefonunun tespit edilen zararları

KISA VADELİ: Geçici işitme aksaklıkları, Gözlerde kararma, sulanma ve yanma, Kalp ritminde bozukluk, Kalp pilinin arızalanma riski, Yoğun stres ve yorgunluk hâli, Konsantrasyon ve dikkat dağılması, Baş ağrısı ve sersemleme, Unutkanlık, refleks zafiyeti, Kulakta çınlama ve ısınma, Görüş alanında daralma, Gözlerin çapaklanması.

UZUN VADELİ: Beyin tümörü, işitme siniri kökenli tümörler, Lenfoma (beyaz kan hücresi) kanseri, Cilt kanseri, Yüksek tansiyon, Görme bozukluğu, Kan hücrelerinin deformasyonu, Kan beyin bariyerinin zedelenmesi, Kalıcı işitme kayıpları, Kalp hastalıkları, Hafızada zayıflama, Embriyo gelişiminin zarara uğraması, Düşük ihtimalinde artış, Sperm sayısının azalması, Bağışıklık sisteminde arızalar.

Birkaç önemli ikaz

Kısa sürelerle konuşun. Gerekmedikçe konuşmayın. Sabit hatları tercih edin. Zararı tümden engelleyemese de kulaklıkla görüşün. Kısa bilgi iletimlerini mesajla gerçekleştirin. Geceleri cep telefonunu kapatın. Hamileyseniz, mecbur kalmadıkça kullanmayın. Cihazlardan mümkün olduğunca uzak durun. Acil vaziyetler haricinde çocukları cepten görüştürmeyin. Siz görüşürken yakınınızda çocuk bulundurmayın. Telefon çalar çalmaz ya da karşı tarafı arar aramaz cihazı kulağınıza dayamayın. Cep telefonu bilhassa kalp, beyin ve üreme organlarına yakın yerlerde taşınmamalı. Dar ve kapalı alanlarda görüşme yapmaktan kaçının. Örneğin asansör ve otomobil gibi mekânlarda cihaz çekmediği için iletilen radyasyon artacaktır. Cep telefonu bir oyun ya da müzik dinleme aracı değildir.

Kategoriler
Genel Gerekli Bilgiler Sağlık

40 Maddelik El Kitabı

SAĞLIK:
1. Çok su için.
2. Kahvaltıyı kral, öğle yemeğini prens ve akşam yemeğini de dilenci gibi yiyin.
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok ve fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
4. 3 E ile yaşayın — Energy, Enthusiasm, and Empathy (enerji, heyecan ve duygu paylaşımı).
5. Meditasyon, yoga ve dua yapacak zaman yaratın.
6. Daha çok oyun oynayın.
7. 2009’da okuduğunuzdan daha fazla kitap okuyun .
8. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.
9. 7 saat uyuyun.
10. Hergün 10 – 30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken gülümseyin.

KİŞİLİK:
11. Hayatınızı başkalarınki ile karşılaştırmayın.
Onların seyahatinin ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrin yok.
12. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere veya şeylere sahip olmayın.
Bunun yerine enerjinizi olumlu şekilde şu an için harcayın.
13. Kendinizi fazla abartmayın; sınırlarınızı bilin.
14. Kendinizi çok da ciddiye almayın; kimse yapmıyor.
15. Kıymetli enerjini gevezelikle, dedikoduyla boşa harcama.
16. Uyanık iken daha fazla hayal kurun.
17. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır. İhtiyacınız olan herşeye zaten sahipsiniz.
18. Geçmiş meseleleri unutun. Partnerinizin geçmiş hatalarını hatırlatmayın.
Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar.
19. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok kısadır. Kimseden nefret etmeyin.
20. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
21. Senden başka hiç kimse senin mutluluğundan sorumlu değildir.
22. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada olduğumuzu unutmayın.
Problemler, cebir dersi gibi gelip giden, ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam ettiği eğitim programının bir parçasıdır.
23. Daha fazla gülümseyin ve gülün.
24. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı fikirde olmamak için anlaşın.

SOSYAL YAŞANTI:
25. Ailenizi sık arayın.
26. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin.
27. Herkesi herşey için affedin.
28. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit geçirin.
29. Hergün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız en az 1 kişiye “GÜNAYDIN” deyin.
30. Başkalarının senin hakkında ne düşündüğü seni ilgilendirmez.
31. Hasta olduğun zaman işin sana bakmamalı. Arkadaşların bakmalı.
Onlarla temasta olun.

HAYAT:
32. Doğru şeyi yapın!
33. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan herşeyden uzak durun.
34. Tanrı herşeyi iyileştirir.
35. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir.
36. Nasıl hissettiğinizin önemi yok, haydi kalkın, giyinin ve ortaya çıkın.
37. En iyisine henüz sıra gelmedi.
38. Sabah canlı olarak uyandığınız zaman, bunun için tanrıya şükredin.
39. Maneviyatınız daima mutludur. Öyleyse mutlu olun.

SONUNCU ÖNEMLİ:
40. Lütfen bu dilekleri önemli saydığınız herkese iletin.

Kategoriler
Gerekli Bilgiler Sağlık Teknoloji

Elektromanyetik Alan Dikkat!

Öncelikle dizüstü bilgisayarları asla ve asla kucağınızda, dizinizin üstünde kullanmayın !!!

1. En çok manyetik alanı saç kurutma makinesi ve ütü yayar. Bu aletleri kullanırken acele edin, işinizi çabuk bitirin.

2. “Yatak odalarında televizyon, bilgisayar ya da cep telefonu bulunması tahmin edemeyeceğiniz kadar zararlıdır. Havayı iyonize eden elektromanyetik alan yüzünden çoğu zaman bir koku ile algıladığımız ancak gözle göremediğimiz elektrik yüklü parçalar havada asılı kalırlar. Saatlerce havalandırsanız bile tam olarak ortamdan süpürülmezler, her nefes aldığınızda ciğerlerinize bu parçaları çekiyorsunuz demektir.

3. Elinizin hemen altındaki klavye ve mouse ise her hareketinizde elektrik sinyalleri gönderir. Mutlaka kablolu mouse kullanınız. Aynı şekilde uzun süreli klavye ve mouse kullanımı maalesef bilekleri ve eli deforme etmektedir. “RSI (Repetitive Strain Injury)” denen sürekli aynı bedensel hareketlerin tekrarıyla oluşan eklem rahatsızlıkları ve “Carpal Tunnel Sendorumu (tekrar eden hareket sendromu )” ciddi sonuçları olan ve ameliyat gerektirebilen hasarlar verirler.

Lazer baskı yapan yazıcılar,çalışmaları sırasında ozon gazı üretirler. Uzmanlar kanser ve bağışıklık sistemi hastalıklarının, manyetik alanın zayıflattığı bünyelerde oluştuğunu söylüyorlar.

Mesela çoğumuzun kullandığı Bluetooth kablosuz bağlantısı için HP firmasının resmi kitapçığı “lütfen sağlığınız için bir metreden kısa mesafede Bluetooth kullanmayın” diyor.

Eğer bütçeniz yetiyorsa LCD dediğimiz ince ekranlardan alın. Bunun radyasyon seviyesi daha düşüktür.

Bilgisayar kasanızı bedeninizden uzak tutun. Kabloları mümkün olduğunca uzun tutarak çevrenizdeki boş alanı uzatın, Bilgisayar masanızı metal aksamdan değil, ahşap ve elektrik yükü tutmayacak şekilde oluşturun. Bilgisayarınızın bağlı olduğu prizi mutlaka topraklı yaptırın. Günde bir kaç saatten fazla keyif, oyun ve web gibi zorunlu olmayan aktiviteler için bilgisayar karşısında zaman harcamayın.

4.Son olarak, bilinen tüm elektronik cihazlarda elektromanyetik alanı yakalama becerileri yüzünden özellikle ametist kristalleri kullanmanızı ve bilgisayarınızın yakınına koymanızı önereceğim. Bu ametist kristalleri belli aralıklarla deniz suyuyla topraklandıklarında elektrik yükleri sıfırlanarak gereken koruma alanını sağlamaya devam ederler.”

VE EN ÖNEMLİ KONU: Eğer acil servis doktoru falan değilseniz, cep telefonunuz uyuyacağınız odada asla açık olarak kalmamalı. Gece siz uyurken Yatak Odanızdan en az 10 metre uzakta olmalıdır!!!!

Yapılan araştırmalara göre 20 dakika boyunca cep telefonu ile kesintisiz konuşanların, bir sağlık kuruluşunda beyin kontrolünden geçmesi gerekiyor. Nitekim telefon ile konuşurken sınırı aştığınızda hep başınız ağrır. Unutmayın ki , konuşurken de telefonun patlama gibi bir tehlikesi vardır.. Mutlaka KULAKLIK KULLANIN!!!!

Telsiz telefonlarda da benzer tehlikeler mevcut, ev telefonunuz telsizse değiştirin, kablolu alın.

5. Çamaşır ve bulaşık makineleri çalışırken yanında durmayın! ( mesela bulaşık makinesini çalıştırıp yanındaki masada keyif çayı içmeyin veya masa keyfi yapmayın ), çünkü çok manyetik alan yayarlar. Özellikle çamaşır makinesinin,çamaşırları döndürme aşamasında hemen uzaklaşın…

6. Son olarak; kullanmadığınız aletleri fişten çekin.Yapılan araştırmaya göre, “stand by” da yani bekleme modunda kalan aletler, gene elektrik tuketiyorlar. Ve ABD’de bekleme modunda tüketilen elektiriğe ” vampir elektirik” deniliyor. Bu da gösteriyor ki elektronik aletler fişten çekilmediği, en azından güç düğmesinden kapanmadığı sürece bizim için tehlike yaymaya devam ediyor…

Tüm bu aletlerin neden olduğu masraf ve küresel ısınma yetmiyormuş gibi, bizi de tüketiyorlar yavaş yavaş… : (

Doç.Dr. Ayşegül YILMAZ
İstanbul Kültür Üniversitesi